Ana içeriğe atla

yaz hayali


güneş çekildi, kış kendini artık iyiden iyiye hissetirmeye başladı ya, enerjim de azalmaya başladı yine... kış benim mevsimim değil... her kış gelişinde depresyoncuklar yaşamam da bundan herhalde...
yaz gelse... şöyle atsak kendimizi çayırlara çimenlere, sahillere mahillere; uzansak boylu boyunca... güneş içimize işlese, iliğimize kemiğimize varana dek ısıtsa bizi... yüzümde güller, gülücükler açsa, enerjim yeniden artsa...
yaz, çabuk gel ama...

Yorumlar

mor kedi dedi ki…
aynen ya...
yağmuru zaman zaman sevsem de güneş arsızıyım ben de... puslu havalar bunaltmaya başladı çoktan :/
böyle çimenlere uzanıp bir şey düşünmeden göğe bakasım var...
iris dedi ki…
aynı duyguları başkasının da hissettiğini bilmek güzel... hava böyle karanlık olduğunda ruhumu emiyor sanki... yoksa güneş olsun, ben soğuğa da razıyım, yeter ki beni depresyona sokmasın :) (ama tabii yaz gelse ve sıcak olsa pekbir şahane olurdu)
mythemis dedi ki…
tabi sizin güneş gördümü nasıl üreyeceğini bilmeden çoğalıp yüzünün rengini insana unutturan çillerin yok. o çillerle dalga geçen izmirli küçük cadılarda yok ondan yaz gelsin diyosunuz. 2009- 2010 kreasyonu vucuda yeni eklenen tekerleri düşünerek yaz hayalini bir daha kurmanı rica ediyorum sizden iris hanım :-)
iris dedi ki…
:D tamam kabul, belki çillerim yok ama çok güneşte durunca bende de lekeler çıkıyor bikerem (sonra geçiyor o ayrı :)) ama şu yeni moda tekerler meselesine gelince o konuda bir şey diyemiycem :D haklısın valla :D

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...