Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

sevseydim seni...

bazen kıymetini bilmezsiniz sevenin... sizi sizden iyi bilendir... "arkadaş" dersiniz, "dost" dersiniz bir "sevgili" demezsiniz... üzülür, kırılır, uzaklaşırsınız birbirinizden. ama yine de çıkamazsınız hayatından. özlersiniz birbinizi. zaman geçer, konuşulmadan, görüşülmeden. sonra bir gün bir mail düşer, adresinize... utanacağınız, hayıflanacağınız, ağlayacağınız... "keşke"lerden dizdiğiniz kolyeyi, artık koparamayacağınız... "Kim bilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi Kaç kişi güzelliğini sevdi Belki gerçek aşkla; belki değil Ama bir tek kişi seni sevdi. Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi. (William Butler Yeats)" her şeyi geçtim, sırf bunun için sevseydim seni...

alıntı

taş toplamaya başladım, bağrıma basmak için sabır taşları. (latife tekin)

karışık

rüyalarım her zamankinden daha saçma. zihnim karmakarışık. düşünceler kördüğüm olmuş, uçları yok. her şey sanki birbirinin aynısı. yorgun ve tatsızım...

Hayat Ve Yahut (Z)amansız Gazel

Geçti zaman, hırpalandı (y)aralarıyla; döküldü kelebek kanatlarımın pulları… Geçti zaman, yaşım büyürken ve ufalırken hayallerimin çocuk yüzü geçmiş(t)e “düş”tü(ğü)m bir mask atölyesine h/yüzün yağıyordu. Parmaklarım kanıyordu üzerime yapıştırılmış etiketleri sökmeye uğraşırken. Ve yalnızlık senden yadigâr en dramatik hediyeyken, son (g)ünün canlanmaktaydı düşümde… Geçti zaman… Ama henüz geçmemişken, üşürdük –kırıldık– kimse anlamazken bizi. Çığlıklarla ve biraz da şımarıkça anlatmaya çalışırdık; zamanın hayâsızca ufaladığını hayallerimizi, lakin ya duymazlar, ya anlamazlardı, ya da duyup inanmazlardı bize… Yalnızca çocuktuk onların gözlerinde; hani şu “kral çıplak” diyebilen çocuklardan, bundandır ki korkarlardı bizlerden… Ve ağır gelirdi onlara gerçekler, bizse kendi başımıza d(üş[ür)ür] ezilirdik. Geçti zaman… Büyüttü bizi sancılarıyla, sonra… Söz tükendi, gece yarım kaldı. Sesler mühürlü, sözcükler oluşmadı. Oysa dilden dile akardı söz... Ama yalan, ama gerçek, hüzünde de, g

alıntı

Kışın en soğuk zamanında, ben nihayet içimde yenemediğim bir yaz olduğunu öğrendim. (Albert Camus)

kayıp

Kayıp. Anmak için sakladığım güzel an(ı)larım kayıp. Beklememek gerekirken, anlarım anılarım olmadan yaşamak gerekirken, benim sakladıklarım, cennetim sandıklarım kayıp. Zaman gelmiş, zaman dokunmuş, zaman değiştirmiş, zaman unutturmuş… Zaman gelmiş; geçip gitmiş. Yarattığı yıkıntıyı fark etmemiş. Benden yıllar önce şair ne doğru demiş: “Bana zamandan söz ediyorlar Gelip size zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızıla

unuttum

Unuttum kelimelerin dilini, Harflerin cömertliğini. Şimdi sözlerim zalim, Hayatın tadı gibi kekre... Kendimden yüzyıllarca uzaktayım. Düş(üm) yok, anı(m) yok… Kendimden soyut(um), dünyada yok(um). Bir suretim var, kendimin de bilmediği… Eksik(im), Fazla(yım)… Az(ım), Çok(um)… Aslında hangisiyim bilmiyorum… Yitirdim sahiplendiğim ne varsa, Attım görünürde var olan iyelik eklerini, Üfledim rüzgâra doğru… O ne yaptı; Hepsini gerisin geri yüzüme uçurdu. Şimdi; Belli belirsiz varlar işte… “İye”likler(im)… Var ile yok arasında kendimle cebelleştiğim…

şarkı'm

daha önceden yayınlamış olsam da bu ara benim şarkım bu... ve hala muhteşem... içimde, çıplak ayaklarımla deniz kenarında yürüme isteği... bir şişe kırmızı şarap da eşlik ederse değmeyin keyfime... içesim,sarhoş olasım, kaybolasım var...

alıntı / vasiyet

"Vasiyetimdir; her şeyimi zamana bırakıyorum". (Ece Ayhan)