Ana içeriğe atla

kız babası

geçtiğimiz günlerde "arıza veli" başlıklı yazımın altında kızından bahseden sevgili yaşar için gelsin bu karikatür... affınıza sığınıyorum efem...

(benim babamda da bu karikatürdeki kadar olmasa da mesaj verme kaygısı vardı... masalları olmadık yerlerinde keser, araya gerçek hayatla ilgili bilgi sıkıştırırdı. eşek kadar oldum, hala bile mesaj kaygısı taşır canım babacım...)

Yorumlar

Fısıltı dedi ki…
hatta mümkünse anlatma sen git dinlen :))

iyi geceler
absalom dedi ki…
:))
iris henüz baba olamadık aslında bi baltaya sap ta olamadık ya :))

yiğenim de aynı şeyleri tatbik etmiş bi vatan evladı olaraktan karikatürlere bakıp bakıp bağırdım ulan ben bunların aynısını yaptım diye :)))

zor işler zorrrrr.
seyrekzamanlar dedi ki…
babalığın 7şartından birisidir ama bu :)
iris dedi ki…
suskun güvercim
kesinlikle katılıyorum, mümkünse masal anlatmasın, tüm heyecanı gidiyor böyle :))

absalomcuumm
deme öyle ya, olmuşsundur sen kesin bişiler, hem baltaya sap da neymiş, koskaca heybetli medyum diil misin sen? (ortak naber :P)

seyrek zamanlar
herhalde öyle :D babam ki klasik babalara pek benzemez, o bile yapıyordu... erkek arkadaşım tanışmaya geldiğinde garibim mum gibi oturmak zorunda kalmıştı, babamın suratsızlığından :D bu arada diğer 6 şart neymiş ki, merak ettim :)
absalom dedi ki…
aa ebet medyum olicektim ben :)))
iyidir ortak.
yiğen bana çok küfür etmemiştir işallah hahaaaaaa.

yok yok etmedi biliorum saygıda kusur etmes...
en küçük sıkıntısında arar fikir alır dertleşiris...

aslında benim hayatımı görmesi onun için çok iyi oldu.
nasıl kötü yaşanır görerek öğrendi yavrucum hahahaaaa.
iris dedi ki…
ne çabuk unuttun ortak?! sen medyum olcektin, ben de rüyaya yatcektim, zengin olcektik hani?! yoksa kandırdın mı beni bühiii...

belki içinden etmiştir küfür :P yok bee, şaka, etmemiştir :D çocuk belgesel gibi ortamda büyümüş :P "absalom'un hayatı" hmmm, ilginç :D teşekkür etmesi lazım :D
absalom dedi ki…
unutur muyum unutur muyum :)))
kandırır mıyım aşkolsun carmen...

aslında ebet ilginç bi ortamda büyüdü...
arkadaşlarımı gördü tanıştı...
neden neden neden diye bıkmadan usanmadan sorular sordu...
dinledi fikrini söledi...

şimdi birisiyle taanıştırıyorum...
hahaha mümkün değil dayı diyebiliyo.
ya da, bak bunda belki diyebiliyo.

blögu bi duysa tozu dumana atar mahveder beni valla :)))
ah ahhhh
zilli yiğenimi ösledim.
iris dedi ki…
:)) bilmem artık unutur musun :P zengin olcez unutma sevgili vronsky :P

desin tabii canım, hepsine "aa olurr" demesinden kesinlikle iyidir :D

hmmm, nerdeymiş bu yeğen :D ben bi ulaşayım kendisine :P (carmen burada şarkı söyler ve dans eder; kötüyüm ben kötüyüüüm, kötüyüüüm, kötüyüüüm :P)

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah