Ana içeriğe atla

arıza veli...


öğretmen olmanın en zor yanı velilerle olan muhabbet zorunluluğu galiba... çocukların saçmalıklarını, anlamsız davranışlarını geçtim, zira hemen her çocuk lisede biraz uçarı oluyor... malum, serde ergenlik var, hormonlar full time çalışıyor... peki ya veliler? onlara ne oluyor? hepsinin hakkını yemek olmaz tabii, kimisi cidden dinliyor, anlıyor ve ona göre davranıyor çocuğuna... ama bugün karşıma çıkan gibi olanlar... illallah yani, yaka silktirir insana...

gelmiş efenim, sayın velimiz, oğlunun durumunu soruyor, ilk yazılı notunu söylüyorum ve sınıftaki durumundan bahsediyorum, hoşuna gitmiyor... "yanlışınız var, oğlum bana böyle demedi" diyor... "beyefendi" diyorum, "demek ki bir yanlışlık olmuş, başka notla karıştırmış herhalde ('oğlunuz size yalan söylemiş' diyemiyorum), ayrıca oğlunuza sormanıza gerek yok, e-okul var, her notu giriyoruz biz oraya, oradan doğrusunu öğrenebilirsiniz" diyorum; o beni dinlemiyor, "uğraşamam ben öyle internetle, bilgisayarla" diyor. oğluna o kadar çok güveniyor ki itiraz edip duruyor... "biz onu dürüst yetiştirdik, bize yalan söylemez, siz ne biçim insansınız, tüm öğretmenler oğlumdan şikayetçi, sessiz sakin, kendi halinde, çalışkan bir çocuktur" diyor... "alla alla" diyorum, acaba aynı çocuktan mı bahsediyoruz? çünkü tanıdığım tüm öğretmenlerin bu çocukla tatsız bir münasebeti olmuş (neyse ki benim olmadı ama, babasıyla yeterince tatsızlık yaşadık bugün)...

hala konuşuyor, konuşmak dediysem motorize kuvvet mübarek, durmak dinlenmek bilmeksizin saydırıp duruyor, susuyorum, ya sabır çekiyorum, ama bir noktadan sonra benim de gözüm dönüyor ve açıyorum bayramlık ağzımı... "önce bir dinlemeyi öğrenin" diyorum, "çocuğunuzu da tabii. sadece para verip, okula göndermekle olmuyor bu işler......" diye devam ediyorum... adamın daha önce muhatap olduğu öğretmenler de bize katılıyor... bireysel veli toplantısı ayarında bir şey yaratıyoruz doğaçlama yoluyla...

sonrası mı? o atmaca olarak gelmiş veli, sinmiş bir şekilde gidiyor... üstelik öncesinde de rehber öğretmenimizden ücretsiz bir seans terapi görüyor... ama maalesef ki eve gidince ne olacak, o belli... o çocuk tüm yalanlarını afiyetle yutacak... fazladan aldığı paraları, kötü notları, okuldan kaçtığı günleri... fazla fazla ödeyecek... peki iyi mi olacak? nerede?!... ah be adam... çocuğun yoldan çıkana kadar neredeydin? hiç mi fark etmedin? hadi fark etmedin, o kadar telefon açıldı sana sekreterlikten, neden umursamazlık yapıp da gelmedin? tabii ki çocuklarınıza güveneceksiniz, ama onlara hiçbir şey vermeden değil... bir kere de doğru anlayın be!

Yorumlar

Yaşar dedi ki…
çocuğuna ne verirsen onu alırsın gibi yüzeysel bişi yazıyorum yorum olarak... veliden veliye değişiyor elbette...
oysa genç kız olmak üzere olan bir çocuğun babası olmak dünyanın en zor işlerinden birisi duygusal olarak.
okul başarısı çok iyi ancak açık fikirli ve demokrat olduğunu iddia eden bir baba için kızının büyüyüp gelişmesi beraberinde daha farklı korkularıda getiriyor :))) ya bir gün baba! bu benim sevgili diye birini takıp gelirse ne yaparım :)) hazırlıklı olmalıyım...

niye yazdığımı bilmiyorum bunları ama olsun kalsın... belki bi gören olur, o da bana katılır ya da destek olur falan...

dostlukla...
iris dedi ki…
:) o korkuları babamdan dolayı iyi biliyorum efenim... hiçbir baba kızını başka bir erkekle paylaşmak istemez, hele bir de o erkeğin kızını üzebileceği ihtimali... erkek arkadaşımı babamla tanıştırdıktan sonra olan muhabbetleri hatırlıyorum da ahaha :)

hazır olunuz efenim... zira siz de bir süre önce, başka bir babanın kıznın koluna girip tanışmaya gitmiştiniz :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah