Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

iyelik eklerimin sahibine...

hadi kalk... tut elimi. sahildeki kahveye gidiyoruz. ne olmuş gecenin bu saatiyse? ve yarın iş varsa ne olmuş? biraz az uyuruz, "an"ı yaşamalıyız, biliyorsun... sözümüz var. gökte ay... denizde hafif dalga... yıldızlar parlamakta... rüzgârsa hafiften okşamakta... daha ne olsun? rüstem amca kapatmamıştır kahveyi daha... oturmuştur boşalmış tahta sandalyelerden birine, açmıştır rakısını, başlamıştır demlenmeye... bize de çıkartır iki kadeh, birer tek atarız, uçuşur zihnimizdeki sorular, sorunlar görünmez olur... elim elimde, gözüm gözünde, zaman durur...

Küçük Prens'ten Küçük Kara Balığa :))

"Küçük Kara Balık, hadi bana poz ver" dedim. Şaşırdı, üstüne başına çeki düzen vermeye yeltendi. "Gerek yok, bir şey deniyorum, hatta ne kadar doğal olursan o kadar iyi" dedim. Anlamadı, gülümsedi, pencerenin kenarındaki kanepeye oturdu ve objektife bakmaya başladı. Fotoğrafını çektim, kameranın ekranından önizlemeye baktım. Meraklandı... Yanına gittim, fotoğrafı gösterdim, baktı. "Fena çıkmamış" dedi. Kamerayı boynuma astım, "Gözlerini kapat" dedim. Neden diye sormadı, gözlerini kapattı. Önce sağ gözünü, sonra sol gözünü ven en son da dudaklarını öptüm. Gözlerini açtı, neler olduğunu anlayamamıştı. Birkaç adım geri gittim, kamerayı boynumdan alıp bir kare daha fotoğrafını çektim. "Ne yaptın" diye sordu. "Gözlerindeki hüznü sildim" dedim. İkinci kare ilkinden çok daha "Mutlu" görünüyordu.