"...
Üzüm henüz yaratılmamışken insanları sarhoş eden o muydu acep?!.. O muydu canından ve cihandan geçiren sahipkıranları?. Binyıllar ve binlerce yıllar boyunca pervaneyi ateşe düşüren, bülbülü şeydalandıran o muydu? Neydi sevgi?!..
Sevgi bir bakış, bir gülüş müydü bazen; bir akış, bir koşuş muydu?. Sevgi gönül kumaşında bir nakış mıydı?!...
...
Sahi, neydi sevgi? Bir çuhayı ipek görebilmek miydi; toprağı amber niyetine koklamak mı? Sureti sîrete, arazı cevhere, bedeni ruha köle eylemek miydi sevgi? Sevgi bir iyilik miydi, şefkatli bir cümlecik mi? Neydi sevgi, dış mıydı, yoksa iç mi; zahir miydi, yahut bâtın mı; kalıp mıydı, ya ki can mı? Var olmak mı, varlıktan geçmek mi? Dünyaya gülmeye mi gelmiştik, ağlamaya mı, ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu? Sevgi neydi?!..
...
Neden nefesimiz daralıyor hummalı inatlarımız, kallavi benliklerimiz yüzünden? Neden gönül yuvalarımıza kuzgunlar pinekliyor da nesillerimiz sersefil ve derbeder?!.. Sevginin koynunda büyüttüğümüz nazeninlere nazı enîn ile mi unutturdular, semenderlerimiz ateşte niçin yanmaktalar? Soralım ta içimize; neydi sevgi?
Sevgi neydi sahi? Bir mektubun ilk satırı mıydı , bir telefondaki ilk ses mi? İnsanı mutlu eden o ilk satır mıydı defalarca okunan, yoksa ilk satır arayışları mı tekrar be tekrarlanan? Telefondaki bir ses insanın bir ömrünü doldursa mı sevgiydi gerçekten, yoksa yeni sesler duymaya hiç yetmeyecek ömürlerin arayışları mı?
Sevgi bir acıydı herhâlde, bir kederdi, kâh hüzünle, kâh mutlulukla hatırlanan. Belki de sabırdı sevgi, affetmekti, gelecek günler adına."
(İskender Pala; Kitab-ı Aşk)
Üzüm henüz yaratılmamışken insanları sarhoş eden o muydu acep?!.. O muydu canından ve cihandan geçiren sahipkıranları?. Binyıllar ve binlerce yıllar boyunca pervaneyi ateşe düşüren, bülbülü şeydalandıran o muydu? Neydi sevgi?!..
Sevgi bir bakış, bir gülüş müydü bazen; bir akış, bir koşuş muydu?. Sevgi gönül kumaşında bir nakış mıydı?!...
...
Sahi, neydi sevgi? Bir çuhayı ipek görebilmek miydi; toprağı amber niyetine koklamak mı? Sureti sîrete, arazı cevhere, bedeni ruha köle eylemek miydi sevgi? Sevgi bir iyilik miydi, şefkatli bir cümlecik mi? Neydi sevgi, dış mıydı, yoksa iç mi; zahir miydi, yahut bâtın mı; kalıp mıydı, ya ki can mı? Var olmak mı, varlıktan geçmek mi? Dünyaya gülmeye mi gelmiştik, ağlamaya mı, ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu? Sevgi neydi?!..
...
Neden nefesimiz daralıyor hummalı inatlarımız, kallavi benliklerimiz yüzünden? Neden gönül yuvalarımıza kuzgunlar pinekliyor da nesillerimiz sersefil ve derbeder?!.. Sevginin koynunda büyüttüğümüz nazeninlere nazı enîn ile mi unutturdular, semenderlerimiz ateşte niçin yanmaktalar? Soralım ta içimize; neydi sevgi?
Sevgi neydi sahi? Bir mektubun ilk satırı mıydı , bir telefondaki ilk ses mi? İnsanı mutlu eden o ilk satır mıydı defalarca okunan, yoksa ilk satır arayışları mı tekrar be tekrarlanan? Telefondaki bir ses insanın bir ömrünü doldursa mı sevgiydi gerçekten, yoksa yeni sesler duymaya hiç yetmeyecek ömürlerin arayışları mı?
Sevgi bir acıydı herhâlde, bir kederdi, kâh hüzünle, kâh mutlulukla hatırlanan. Belki de sabırdı sevgi, affetmekti, gelecek günler adına."
(İskender Pala; Kitab-ı Aşk)
Yorumlar
Yorumu yapılacak bi blog yazısı değil bu...
Sadece okumak gerek defalarca,idrak edene,içine işleyene kadar...
Bunu iyiki paylaşmışsın İris.
Teşekkür ederim.İyi geldi bu satırlar bana azizim...
Saygılar..