Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

bana bir masal anlat baba

bir gün ansızın bir şey olur, geçmiş canlanır gözünde. şimdin güzeldir, gelecekten umutlusundur, ama geçmiş caziptir... masumiyetin tamdır, safsındır hayatın çirkin yüzünü görmediğinden. aslında geçmişte yaşamıyorsundur, ama arıyorsundur, özlüyorsundur bazen; salıncağını, arkadaşlarını, ailenin artık hayatta olmayanlarını... öyle bir andır işte... bazen insan o günlere dönmek ister, her şeyi göze alır; yeniden ergenlik sancıları çekmek, ilk aşkın acısını sindirmek, yeniden okul sıralarına dönmek, öss'ye hazırlanmak... hepsi, sırf o günler için sorgusuzca kabul edilir... annenin sana kol kanat gerdiği, babanın dizlerine yattığın, saçının okşanarak masal dinlediğin anlara... tek sorumluluğunun okula gitmek olduğu yıllara... ama mümkün değildir işte... geçmişi unutmaya başladım, bana yeniden masal anlatır mısın baba?
yaralanan bir şey tekrar iyileşebilir mi iyileşen yerde iz kalınca Birhan Keskin

Alıntı

Geçtiğimiz günlerde okuyup bitirdiğim "Kadınlar Rüyalar Ejderhalar" isimli kitaptan... Çok beğendim gerçekten... "Biz, tekil kişiler olarak, ruh olarak birer birer yaşarız. Kişi, tek bir kişi olarak. Ortaklık, umut edebileceğimiz en iyi şeydir, ve ortaklık çoğu kişi için dokunmak demektir: elinizin bir başkasının eline dokunuşu, birlikte yapılan iş, birlikte çekilen kızak, birlikte edilen dans, beraber dünyaya getirilen çocuk. Biz sadece tek bir vücuda ve iki ele sahibiz. Bir çember oluşturabiliriz, ama bir çember olamayız." Ursula K. Le Guin

İki mim'dir :)

Sevgili Konuşma Baloncuğu beni mimlemiş... Bu defa mim'ime zaman geçirmeden cevap vermek istedim. Mim'imizin konusu; "Çok beğendiğiniz, izlemekten asla sıkılmayacağınızı düşündüğünüz 3 filmi (Üçlemeler üç film olarak sayılacaktır), neden bu kadar beğendiğinizi de açıklayarak yazın." Gelelim benim filmlerime: 1. Big Fish: Aşkı ve hayatı sonsuz bir masal olarak sunduğu için; her şeye dair söylemek istediklerini seyircinin gözüne sokmadığı; ince ince işlediği; yaşamlarımızda fark etmedena geçtiğimiz olağanüstü anları keşfetmemizi sağladığı için seviyorum bu filmi... (Her izlediğimde Ed Bloom'un Sandra'sı olmak için yoğun bir istek duyduğumu da saklamayayım sizlerden... Her şeyi geçtim, sırf o küvet sahnesi için bile... Onca yıl geçtikten sonra öyle büyük bir aşk, öyle büyük bir sevgi...) 2. The Sea İnside: İlk izlediğimde ruhsal komaya girmiş ve iki hafta boyunca çıkamamıştım. Yoğun duygusal ama "düşünce" yüklü; izleyen herkes

Bir mim'dir :)

Pek sevgili Karılıksızcığım beni aylar aylar önce mimlemişti... Lakin kendi tantanalarına derin bir şekilde dalmış bir insan olarak cevap verememiştim. Şimdi vakti geldi artık... konumuz şu: "Evinizde yangın çıksa ve tek bir eşya kurtarmak zorunda kalsanız, neyi kurtarırsınız?" Çantamın içine harici belleğimi atarak hem cüzdanımı, hem de tüm fotoğraflarımı kurtarırdım. Zira annemden bana kalan tek şeyler o fotoğraflar... Özel olarak kimseye göndermemekle birlikte, isteyen üzerine alabilir diyorum :)

ya - ya

duysana, kopuk ve uzak bir şeyler var aramızda ya beni bırak, ya sarıl bana. (Birhan Keskin)

aklı selimler için kişisel gelişim :)

tüm aklı selimlere sevgilerimle :)) [tabii yiğit özgür'e de] ki onlar kendilerini bilirler :))

günün şarkısı; in line

ilk...

başlangıçlar ve sonlarla kendisini var eden yaşam, durmaksızın akıp giden zaman ve her şeyi zamana, kadere bağlayan ya da kaderimi kendim çizdim diyen insan... mutluluklar, hüzünler, aşklar, kavgalar, barışmalar, ayrılıklar... "ilk" ve "son"lar... bu şimdi "ilk"... ve "son" mümkünse uzak olsun...