Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

hayal bu ya

şimdi, yıldızların altında, tek bir battaniyeye sarınmış halde sevdiğimle sabahı beklemek vardı...

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!

Bütün dünya bilsin ki, benim için yandaşlık vardır ; Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum. (1924) Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar. (1929) Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası Hürriyet'tir. (1906) Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük atalarım en kıymetli mirasından olan istiklâl aşkı ile yaratılmış bir adamım .Çocukluğumdan bugüne kadar ailevi, hususi ve resmi hayatımın her safhasını tanıyanlarca bu aşkım bilinmektedir. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın var olması ve devam etmesi, mutlak o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olmasıyla mümkündür. Ben şahsen bu saydığım niteliklere çok öne

artık benimsiniz ki :)

hafiften çatlak olduğumu kabul ediyorum... ama ben böyle mutluyum ki efenim... az önce yine çatlaklığımı konuşturdum ve şu fotoğraflarda gördüğünüz şeyleri sipariş ettim -ki 15-20 dakika sonraya kargoya verildiler bile, yarın ya da akşam üzeri elimde olacaklar :) - üstte bulunan kollarını açıp yatmış arkadaş tencerelere sarılmayı ve taşımayı çok seviyor, ben de onu bu zevkinden mahrum etmek istemedim... zaten evimde bu işi yapan bir elemana ihtiyaç vardı... altta bulunan delik deşik arkadaş ise kendisini bu şekilde ifade ettiğini söylüyor ve geçimini bu yolla kazanıyor... eh çorbada benimde tuzum bulunsun değil mi? bu sevimli tospaacık ise azıcık sihirli... gökyüzünü ve yıldızları siz istediğiniz zaman odanıza getiriyor... gökyüzünü ve tospaaları çok seven bir insan olarak dayanamadım... babamdan (ki kendisi benim manyaklığın kitabını yazdığımı düşünüyor -oysa ki ben gayet normal bi insanım, minik minik deliliklerim olsa da- hem bikerem azcık çatlaklık hayatı mutlu ve umutlu kılar) v

mümkün mü?

bencillik yapıyorum ve ikisini de istiyorum :)) mümkün mü ki?

aynı ben :)

kendimi gördüm sanki :))

mim mim mim :)

sevgili karılıksız beni mimleyeli çok oldu aslında... ama erken bunamam sebebiyle şimdiye kaldı... karılıksızcığım affeder umarım beni :) mimimize gelince, çocukluğumuzdaki anılarımızı yazacakmışız... o kadar çoklar ki, o sebeple trajikomik olanlarını seçtim... * annemin işe gitmesini istemediğimden dolayı kadıncağızın tüm beni uyandırmama gayretlerine rağmen, şam şeytanı gibi annemle birlikte uyanır, onun hazırlanmasını bekler, annem tam kapıdan çıkarken üst kattan pijamalarla koşa koşa inip, mahalle boyunca onun peşinde ağlayarak koşardım. ama annem her defasında beni atlatmayı başarırdı. * çocukluğumda da etle arası olmayan bir insan olduğumdan anne ve babam doktorumu aramışlar ve o söylerse belki yemediğim şeyleri yiyebileceğimi düşündüklerini söylemişler. sevgili ilhan amcam seve seve kabul etmiş. rutin kontrole gittiğimizde bana "irisciim, bak çok zayıfsın ve güçsüzsün. senin güçlenmen için et, tavuk, balık yemen lazım, annenler pişirdiklerinde yememezlik yapmak

hayal bu ya

çamaşır asılı kırmızı ev benimmiş meğersem...

o an

eteklerinde ateşten çiçekler açan kadın fırlat ayakkabılarını uzağa çıplak ayakların öyle bir değsin ki toprağa, vazgeçişi mümkün olmasın senden, o andan sonra...

alıntı

Birini sevmeye koyulmak başlı başına bir iş, bir girişimdir. Güç ister, yürek ist er, körlük ister... Hatta başlangıçta öyle bir an vardır ki uçurumun üstünden sıçramak ister; düşünmeye kalkarsan aşamazsın onu... J. P. Sartre

zam(an)

zam(an) geniş bir süreye sahiptir, "an" onun yalnızca küçücük bir parçasıdır. "an"lar an(ı)lara daha çabuk karışır; soluduğun nefesin yitip gitmesi gibi...