Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kayıp

dün çok sevdiğim birisini kaybettim. sustum, kimseye söylemedim. kendimle yüzleşmekten çekindim. telefon ettim - en nefret ettiğim şeylerden birisini yapmaya mecburdum - baş sağlığı diledim. karşımdakilerin bunu duymak istemediklerini, defalarca aynı şeyleri duymaktan sıkılmış olduklarını bilerek, yine de söyledim. zira söylecek başka bir şeyim yoktu. telefonda sanki yerleri değiştirmiş gibiydik, ben ağladım, onlar beni teselli etti. kendimi düşündüm... ölümün acısının ve gidenin yokluğunun sönmeyen bir kor olduğunu... çok küçük bir şeyin hemen o koru tutuşturduğunu... uzun süren durgunluğun ardından anı fırtınasının coştuğunu... yapacak bir şey yok, alışmış görünmekten ve gizli gizli ağlamaktan başka... "hakça değil bu zamansız ölümler, ama durup isyanımı dinleyecek kimse yok, burada ya da herhangi bir yerde, evrenin insafsız dansı böyle sürüp gitmekte."

tatil dönüşü=eziyet

gecenin bu vaktinde somurtkan şirin olayım ve diyeyim ki: TATİL DÖNÜŞLERİNDEN NEFRET EDİYORUM!!! bu ne yaa?! tatil dönüşleri resmen azap! çamaşırıydı, temizliğiydi, bilmem nesiydi derken, ne anladım ben tatilden?.. dinlendiğim günlerin acısı iki günde çıktı zaten! hadi bunları geçtim, tatil dönüşü cep delik, cepken delik oluyor... insan, uğur gürsoy'un "faik"ine dönüyor, ama o kadar mutlu, huzurlu olamıyor... geldiğimin ertesi günü apartman görevlisi temmuz ayı aidat makbuzunu getirdi 134 lira! oha! çüş! bürsst! ağustos aidatı da kesilmiş, o da 119 lira! höh dedim... nerede yaşıyorum ben! el mecbur ödedim tabii ama bu ne ya?! öde iris, çalış iris, tatilin bedeli dönüşündeki bu eziyet; kabullen iris, yemiyorsa tatile çıkma iris, çıkacaksan da normal insanlar gibi 10-15 gün kal iris, 2 aya yakın kalmanı sana kim söyledi iris, sana bu sene tatil bitti iris, yok artık bitmeseydi iris, kır kıçını evinde otur iris!

ödülcüm

sevgili karılıksız karı beni ödüle layık görmüş, kendilerine çok çok teşekkür ederim :) herhangi bir kuralı var mı bilmiyorum ama, ben de bu ödülü çeşitli sebeplere aramızdan ayrılmış olan karadutumun ruhuna veriyorum... muji! sen anlarsın ki -hala okuyucuysan tabii- :))

Ramazan Sahili

Ramazan geldi bizim plaj hala gırtlağına kadar dolu: şezlonglar, şemsiyeler, hatta simitçiler; her şey yerli yerinde. Ramazan buraya uğramamış sanki -her zamanki gibi- buranın bu halini seviyorum, bu çok kendi halindeliğini... Oruçlusu da, oruç tutmayanı da denizde... Gerçi biraz tenhalaşsa çok memnun olurdum ama yapacak bir şey yok. Hala en büyük sıkıntım zırıldak veletler! Oysa çocukları çok severim, galiba benim sevmediğim ebeveynleri... Ben de karşılarına geçip ağlasam acaba benim de her istediğimi yaparlar mı? Aman... "Buralar" diyordum... Deniz şahane! Ağustos başı bayağı ısınmıştı ama şimdi gayet güzel, bariz soğuk hatta. Güneşte malak gibi yayıldıktan sonra suya girmek çivilenmekle eşdeğer. Ama güzel! Çok güzel!Evet arızayım, kabul ediyorum! Evet arızayım ve tamir imkanı yok! Ahaha mutlu muyum? Elbette :)

!!!

Tatilde bile huzur yok.. Her yer çocuk! Ciyak ciyak bağırıyor, sürekli şımarıyorlar, kafa bu arkadaşım! Taş değil! Etraf geniş anne-baba kaynıyor. Öyle genişler ki xxxxlarge az gelir tanımlamak için! Bir "dur sus yapma" de değil mi? Çıt yok hiç birinde... "Acaba evde de mi böyleler?" diye düşünmeden edemiyor insan... Ulan etrafta bi tane bile klasik ebeveyn olmaz mı? Herkesler modernleşmiş görünüşte, ebeveyn kalmamış, herkes çocuğuyla arkadaş olmuş (yine görünüşte). Görüntünün her zaman gerçek olmadığı unutulmuş. Görüntü pek şahane ama içeriği düşünen yok! Dahili yerlerimiz kof! Hay ben psikoloji kavramını ortaya atan iş güzarın!.. Herkesin dilinde bir "psikoloji"dir almış başını gidiyor. Herkes "farkındalık", "empati" kelimelerini ağızlarına sakız etmiş ama uygulayan yok... Modern ebeveyn olduklarını zanneden dangalaklar; çocuğun her dediğini yapmak, "hayır" kelimesini sözlüklerden çıkartmak, çocukları şımartmak, onlara karış

valiz belası

bu sene valiz hazırlamaktan helak oldum... babam artık telefonda dalga geçiyor; "kızım valizin her daim hazır, kapının arkasında bekliyor herhalde." diye... sürekli yolculuk halindeyim, maşallah diyim kendime :) bir kilometre sayacı taksaydım, kendini şaşırırdı herhalde sayaççık... dün gece sevdiceğimi yolcu ettim, çok zor geldi... bu hissi onu askere yolcularken duymuştum ilk... demek böyle oluyormuş... ben tatile gittiğimde beni hangi hislerle yolcu ettiğini daha iyi anlıyorum artık... gerçi beni asıl huzursuz eden yapacağı (şu an hala devam eden) 15 saatcik süren uçak yolculuğu... bu sene neredeyse uçakta yatıp kalkacağım ama, işin ucunda 15 saat ve okyanus aşırı yolculuk olunca geriliyorum haliyle... neyse blogcum... daha işim var, onları da bitireyim de, uçağımı kaçırmayayım... di mi ama... görüşürüz ki yinee :)