Ana içeriğe atla

günün şarkısı; resim


Yorumlar

absalom dedi ki…
http://www.izlesene.com/video/muzik-jane-maryam-behrouz-panahi/1089031

klip i seyretmeyi reddettim...
lakin bu parçayıda bi şekilde göndermem gerekiyodu prensese öğretmenler günü için ehi.

e
e mail adreside yoktu.
mecburen bi yerler buldum :)

behrouz abiden gelsin o zaman :)
iris dedi ki…
çok teşekkür ederim ki :)
dinlemekteyim efenim, çok naziksiniz :)) çok güzel bir hediye oldu bu :)))
Fısıltı dedi ki…
Tayfun Erdem

Hayat Bir an:)
iris dedi ki…
hmmm :)) tayfun erdem'i severim... hele "sessiz bir kelebeğin rüyaları ve dansları" albümüne bayılırım... ama "hayat bir an" yok bende, hemen bulacağımdır :))
Fısıltı dedi ki…
aynı albümde 14. parça olsa gerek:))
iris dedi ki…
:) aslında düşünmedim değil ama, bende "hayat" diye kayıtlıydı, başkadır dedim :))
çok teşekkür ederim :)çok severim :)))

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

şimdi, biliyorum

"bu sabah yağmur var istanbul'da", ben pencerenin ardına saklanmış sokağı izlemekte ve içimdeki tekir kırgın kırgın bakmakta yüzüme... bugün anılardan başka hiçbir şeyim yok... elimdeki "aşk" dolu kupadan yudumlayarak yağmuru izliyorum... ve bekliyorum sanki, hiç gel(e)meyecek birini... oysa gelse şimdi, aniden çalınsa kapı, kapıyı açtığımda karşımda o olsa... bir an bakışsak, sonra hiç vakit kaybetmeden sarılsak... ayrılmasak... "geçmiş"in ve "gelecek"in olmadığı sonsuz bir "şimdi" içinde... bugün yağmur var istanbul'da... rüzgâr, o hiç gel(e)meyecek olandan şarkılar fısıldarken, ben cumbada eski bir istanbul hanımefendisi suretinde beklemekte... ve dışarıda hüzün var bugün, bu gece, bitmemecesine... o burada... gelse de, gelmese de... yüreğimdeki tekir kıpırdanıyor, tatlı mırıltılar içimde... biliyorum benimle ve o bilmese de; tar/lihim ellerinde...

aynılarından istiyorum :)

bunların ikisini de istiyorum! çok tatlılar, çok! kedinin o kızgın bakışları, kızın o muzur ifadesi... lütfen, bana da... süphaneke dinimiz amin!