Ana içeriğe atla

ilginç bir sabah


ilginç bir sabaha günaydın dedim bugün...
sabah uyandım, perdeyi açtım ki, o ne? sanki bir dağ köyünde uyanmışım! sisten bahçedeki ağaçları bile göremiyorum... bulutlar yeryüzüne inmişti... şimdi yine sis var ama o kadar yoğun değil... görüş mesafemiz açıldı :)

sisi bir yana koyayım, sabah sabah sinirlerim ayaklandı... zamanında annemin diktiği bir çiçek vardı... bir türlü yeşermek bilmiyordu... çiçek, saksısını ve yerini sevmemişti diye onu başka saksıya almıştım... diğer çiçeklerden daha çok ilgileniyordum onunla, annemin hatırası diye... neyse... birkaç zamandır yapraklarında delikler vardı... ama kendimle bile ilgilenemiyordum ki çiçekle ilgileneyim... sabah elimi yüzümü yıkayıp, doğaya günaydın demek için biraz nefes aldıktan sonra çiçeğimin yanına gittim.... bir de ne göreyim?! çiçeğin bazı dalları yere düşmüştü ve sağlam tek yaprağı kalmamıştı, hepsinde koca koca delikler vardı... ve bir yaprağın sağlam kalan kısmında yemekten yorgun düşmüş şişko bir kurtçuk... ya da tırtıl işte ne bileyim... bildiğim şey annemin çiçeğiyle karnını afiyetle doyurduğu ve çiçeği mahvettiği... tabii tek kurtçuğun marifeti değildir bu! ama gerisini görmek hatta düşünmek bile istemiyorum :D sabah sabah biri yetti bana, ıyykkk :/ çiçeği de atmak zorunda kaldım... ahı gitmiş vahı kalmıştı resmen...

bide o değil de her yanımı kaşıntı bastı... düşündükçe kaşınıyorum... ıykkk :/ canım çiçeğim :/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...