ah be blog, iris'in ağlama duvarına döndün... ama yapacak bir şey yok... bu aralar, bu kadarım...
bugün öyle çok gitmek istiyorum ki... hani, bazı günler insanlar ölüme yakın olurlar, sanki bugün öyle bir gün... zihnimde gördüğüm her neonda metin altıok'un dizeleri yanıp sönüyor;
"acının dudakları varsın benimle solsun;
kapım açık her ölüme nasıl olursa olsun."
aynaya bakıyorum, yüzüm gözüm ağlamaktan şişmiş... bulantım geçmedi ve iştahım sıfırın altında...
kendi kendime konuşuyorum. artık kimseye hiçbir şey anlatmadığımı fark ediyorum... ne zaman bu kadar kendi içime gömüldüm, ne zaman insanlardan uzaklaştım bilmiyorum... özleyip özlemediğimi de...
sanki hep bir şeyler ters gidiyor, sanki hep bir şeyler eksik kalıyor. yamalamaktaki ustalığım yavaş yavaş azalıyor.
sürekli gülümsüyorum, bir şey anlatmıyorum diye herkes beni "dertsiz, tasasız ve hatta kaygısız" sanıyor... oysa alakası bile yok... kendimi bildim bileli gözlerimden hüzün akıyor, bazen uçuştuğum rüzgârlar kimsecikleri sarsmayacak cinsten oluyor... onlar bilmiyorlar, o kadar...
ve çok sıkıldım, çok yoruldum... çok mutsuzum...
gerçek bir ağlama duvarına ihtiyacım var... beni susturmayacak... sorgusuz sualsiz bana sarılacak ve kafamı boynuna gömerek rahatça ağlayabileceğim bir ağlama duvarına...
bugün öyle çok gitmek istiyorum ki... hani, bazı günler insanlar ölüme yakın olurlar, sanki bugün öyle bir gün... zihnimde gördüğüm her neonda metin altıok'un dizeleri yanıp sönüyor;
"acının dudakları varsın benimle solsun;
kapım açık her ölüme nasıl olursa olsun."
aynaya bakıyorum, yüzüm gözüm ağlamaktan şişmiş... bulantım geçmedi ve iştahım sıfırın altında...
kendi kendime konuşuyorum. artık kimseye hiçbir şey anlatmadığımı fark ediyorum... ne zaman bu kadar kendi içime gömüldüm, ne zaman insanlardan uzaklaştım bilmiyorum... özleyip özlemediğimi de...
sanki hep bir şeyler ters gidiyor, sanki hep bir şeyler eksik kalıyor. yamalamaktaki ustalığım yavaş yavaş azalıyor.
sürekli gülümsüyorum, bir şey anlatmıyorum diye herkes beni "dertsiz, tasasız ve hatta kaygısız" sanıyor... oysa alakası bile yok... kendimi bildim bileli gözlerimden hüzün akıyor, bazen uçuştuğum rüzgârlar kimsecikleri sarsmayacak cinsten oluyor... onlar bilmiyorlar, o kadar...
ve çok sıkıldım, çok yoruldum... çok mutsuzum...
gerçek bir ağlama duvarına ihtiyacım var... beni susturmayacak... sorgusuz sualsiz bana sarılacak ve kafamı boynuna gömerek rahatça ağlayabileceğim bir ağlama duvarına...
Yorumlar
eş olur dost olur sevgili olur bilemem neyi kast ettin.
ama fekat lakin duvar şart.
katılıyorum.