Ana içeriğe atla

günün şarkısı; ne olur :)

dünler bitip bugünler olunca
değişen bir şey olmayınca
anlarım her şey sensizlik

günler bitip geceler olunca
gülecek bir şey olmayınca
görürüm her şey sensizlik

bu kadar yakın olup
bu kadar uzak durunca
bir soluk kadar yakın
bir yıldız kadar uzak

ne olur ne olur tenin olsam
ne olur ne olur yüzün olsam
gözünün gördüğü olsam bir sarılsam
bak neler oluyor aman

dinlemek isteyenler buradan efenim:

bora öztoprak - ne olur

Yorumlar

O.K.A.- MAVİ TUTKU dedi ki…
bu kadar yakın olup
bu kadar uzak durunca
bir soluk kadar yakın
bir yıldız kadar uzak


İçim sızladı bir an..
iris dedi ki…
o neşeli melodisine rağmen benim de içimi sızlatır hep...
ɢ э ɢ ʝ dedi ki…
Eskiler bi başka =)

Dinleyince yüzümde tebessüm oluştu valla,eskileri hatırlayınca =)

Zaman ne çabuk geçiyor...
iris dedi ki…
zaman gerçekten çabuk geçiyor...
ve kesinlikle eskiler başka :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

şimdi, biliyorum

"bu sabah yağmur var istanbul'da", ben pencerenin ardına saklanmış sokağı izlemekte ve içimdeki tekir kırgın kırgın bakmakta yüzüme... bugün anılardan başka hiçbir şeyim yok... elimdeki "aşk" dolu kupadan yudumlayarak yağmuru izliyorum... ve bekliyorum sanki, hiç gel(e)meyecek birini... oysa gelse şimdi, aniden çalınsa kapı, kapıyı açtığımda karşımda o olsa... bir an bakışsak, sonra hiç vakit kaybetmeden sarılsak... ayrılmasak... "geçmiş"in ve "gelecek"in olmadığı sonsuz bir "şimdi" içinde... bugün yağmur var istanbul'da... rüzgâr, o hiç gel(e)meyecek olandan şarkılar fısıldarken, ben cumbada eski bir istanbul hanımefendisi suretinde beklemekte... ve dışarıda hüzün var bugün, bu gece, bitmemecesine... o burada... gelse de, gelmese de... yüreğimdeki tekir kıpırdanıyor, tatlı mırıltılar içimde... biliyorum benimle ve o bilmese de; tar/lihim ellerinde...

aynılarından istiyorum :)

bunların ikisini de istiyorum! çok tatlılar, çok! kedinin o kızgın bakışları, kızın o muzur ifadesi... lütfen, bana da... süphaneke dinimiz amin!