Ana içeriğe atla

"hüzün ki en çok yakışandır bize"


akmış rimellerim; yüzümde karanlık bir resim. yüzüm; yol yol olmuş bir nakış. üzerinde; gözlerimden kaynak almış bir ırmak. ırmak; aşk, aşksa harcanan...
ve sen; daima sevilecek olan, inanmamayı seçerek kilitledin ya kapını, o an bitti işte... ne desem boş, ne desem acı şimdi. hadi, içimdeki telaş an-be-an büyürken karış karanlığa, git, hadi... korkuyorum ama, kapat pencereni yüzüme; hiç var olmamışım gibi, git hadi... sırtını dön, ensende kıvrılsın saçların, ben durup, arkandan bakayım... sen üzülme... nasılsa alışkınım yalnızlığa ve hüzne... bu defa da senden olsun...

hem ne diyordu şair;

"hüzün ki en çok yakışandır bize"

Yorumlar

Bir Yerlerden dedi ki…
tek bir an kalır

ve o tek an, bütün bir hayatımıza uzanır
iris dedi ki…
hep aynı düşe uyumak, hep aynı gerçeğe uyanmak gibi...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...