Ana içeriğe atla

allam yarebbim!


allam yarebbim seviyorum da mesleğimi, bir de çıldırtmasalar... hani ders dinlemek istemiyorlar, çabuk sıkılıyorlar, onları geçtim, dersi neşeli hale getirmek, onları derse katmak için neler çekiyorum, akılları fikirleri başka şeylerde... cık cık cık, olmaz ki!

bir de üstüne üstlük ergenler, ayyh evlerden ırak :) (hepsi değil tabii, yanlış anlaşılmalara mahal vermeyelim dii mi ama)

bu ara bana sarmış bir 9. sınıf yavrucağımız var... gerçi kızıyorum falan da gülmemek için kendimi zor tutuyorum :) bana sürekli yemek ısmarlamak istiyor :D bugün aramızda geçen diyalog aynen şu:

öğrenci: Hocam size yemek ısmarlayayım mı?
iris: HAYIR, TEŞEKKÜR EDERİM.
ö: Hocam ama dışarıda değil, yemekhanede...
i: HAYIR (iç ses: Yok bir de dışarıda olsaydı te allam yaa, sabır!)
ö: Hocam o zaman size kantinden tost alayım?
i: HAYIR (iç ses: Yaa sabır)
ö: Hımmm hamburger alayım o zaman hocam?
i: HAYIR (iç ses: laaa havleee....)
ö: Hocam o zaman çikolata, evet, evet çikolata... kız kısmı çikolatayı sever...
i: HAYIR, İSTEMİYORUM! HASTA MISIN OĞLUM SEN?!
ö: Ben hasta değilim de hocam, siz çoğğk güzelsiniz...
i: (ANLAMSIZ BİR BAKIŞ, KAFA SALLAMA ve iç ses; allam yarebbim sen benim çıldırmama izin verme! sübhaneke dinimiz amin!)

Yorumlar

absalom dedi ki…
aaa iris öğretmensin demek sen :))

alış bunlara alış o zaman...
her öğrenci bi dönem bi öğretmenine aşık olur...

kendimden biliorum :))
iris dedi ki…
:) hıı hımm öğretmenim :)

alışayım, deneyeyim yani... çok gülüyorum bunlara ya, çok komik oluyorlar :D senin de geçmişteki duygularınla dalga geçmiş gibi olmamayım ama :P
absalom dedi ki…
:)))
iris dalga geçmezsin...

öğretmeninen aşık olmayan bi vatan evladı çok nadir bulunur zaten.

ah ahhh.
biyoloji öğrretmenimi yemeğe davet etmiştim ben de.
ama sonra tosta kantine felan düşmedim.
direk küstümdü hahahaaa.
Desperate Housewife dedi ki…
:) "kız kısmı" kısmına koptum irisciğim.

ama her şeye rağmen öğrenci milleti sevimli olur :) kendiminkilerden biliyorum :)
öküz dedi ki…
millet 13-15 yaşında neler beceriyor, bir de benim şu salaklığıma bak:)

%3, olası saflığa karşı emniyet payı bırakıyor; hemen akabinde pek taktir(küfür) ediyorum memleketim yırtık(p.ç) aday adayı arkadaşımızı..
iris dedi ki…
sevgili absalom
peki dalga geçmem :)
bu evlat küsmek bilmedi valla, iki haftadır itinayla zorluyor :)

sevgili öküz
cidden bu konuda yetenekli bir yavrumuz bu kendisi... ahh elinden
tutsalar bi :P

sevgili desperate housewife
komik cidden, hani kızlarla ilgili çok önemli bir sır öğrenmiş de, hemen tecrübe etmek ister... tabii bir de çok görmüş geçirmiş:P
9 ve 10lar (ve bunların alt sınıfları) sevimli evet ama 12'ler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim... utanmasam "abii" diyeceğim hepsine :D
damdaki adam dedi ki…
Hoş gör sen, affet gitsin aldırma
Büyüklük sen de kalsın sonunda..

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah