Ana içeriğe atla

düş'tüm


Düş’tüm düş(man) oldum gecelerde, yalnız kaldım, hırpalandım, kaçmaya çabaladım. Hüznümün kentine yolculuğa çıktım, ölümle karşılaştım. Sarılmıştı kentim, 3 kuruşa satılmıştı ölüme. Pazarlık bile yapılmamıştı, kim vermişti kararı, kim satmıştı, o kimdi ki; haberim yokken düşkün günlerde, düşman gecelerde beni kentsiz bırakmıştı.

Düş’tüm o zamanlar, kitaplardan fırlardım ansızın. Korkardım bazen, bazen korkuturdum, ama severdim masal anlatmayı. Eskiden severdim; ama söz yok, unutmak var artık kitaplarda, ben de masal anlatmayı unuttum. Uyudum, yüzyıllık yalnızlık gibi uyudum. Çığlıklarla uyandım, martılar vardı, deniz dalgalıydı, ben yalpalanmaktaydım buluttan teknemde. Kâğıtlar basıyordum tekneye, renklerle oynuyordum, düşlerimin aksine. Esersiz, bedensiz, hükümsüzdüm, düş’kündüm düşlere. Sıyırdıkça ruhumu “gerçek”ten kaynaşıyordu bedenim denize. Özlüyordum tarihte bir kazada elimden aldıkları balık kuyruğumu… Yanaşıyordum insan olarak gördüklerime, kimi zaman da yanılıyordum. Hüzünlerden hüzün, ölümlerden ölüm beğeniyordum kent/dime.

Ölümü anlatmışlardı bana, belki hazırlamaya çalışmışlardı, belki de gelenektendi anlatılışı, bilmiyorum. Ama ölümü de acıyı da tanımıyordum o zamanlar. Sonra bir gün ansızın geldi ölüm, tüm cesareti ve iriniyle. Ardından davetsiz bir misafir gibi gelmişti bana acı… Bilmiyordum, daha önce hiç yoklamamıştı beni, hiç bilmiyordum. Zaman öğretti sonra, acılardan örülmüş bir hırkaydı yaşam. Doğarken geçiriveriyorlardı üzerine, öyle bir belliyordun ki onu sendenmiş gibi, arada bir süzüldüğünde içeri, hissetmiyordun. Ansızın hayatının başköşesinde acıyla karşılaşınca anlıyordun gerçeği.

Düzensizliğin düzeni, yok oluşun var oluşu, çok huzurlu oluşun huzursuzluğu ya da kısaca zıtların birliği… Acı ile hüznün, mutluluk ile neşenin kardeşliği ve onların çarpık evlilikleri.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah