Ana içeriğe atla

ben, kendim II

iris'le ilgili gereksiz bilgiler ansiklopedisi, cilt 2

* ilaç kullanmaktan nefret ediyorum. hayatımın hiçbir döneminde ufak bir ağrıda vs. ilaca saldırmadım (genellikle ağrıyan yerimin kopmasını beklerim)

* çocuklarla ve hayvanlarla koşulsuz şekilde iyi anlaşıyorum... nereye gidersem gideyim ya çocuklar, ya hayvanlar ya da her iki grup da peşimden ayrılmaz.

* sadece kırmızı oje sürerim. tırnaklarım diğer renklerle barışamadı, uyuşamadı...

* küçüklüğümde evimizde sadece türk sanat müziği dinlenirdi, bense nefret ederdim... üniversite döneminde kendisiyle oldukça kaynaştım ve fark ettim ki, bilinçsiz olarak da olsa, neredeyse bir trt sanatçısının repertuarına sahibim.

* siyah file çorabın hastasıyım. bi tarafımın donacağını bilmesem kışın bile giyerim.

* çocukluğumda fotoğraf çektirmekten nefret ederdim. doğum günlerimden de nefret ederdim... mum üflemek bana azap gelirdi. doğum günlerim genellikle "fotoğraf çekilmeyeceğim", "mum üflemeyeceğim" diye ağlamakla geçerdi. babama fotoğraf makinesi kırdırmışlığım bile var...

* dört-beş senedir neredeyse hep etek giyiniyorum... bu sürede pantolon giyindiğim gün sayısı çok çok azdır.

Yorumlar

damdaki adam dedi ki…
Sadece üçünde uyuşmuyoruz...

Kırmızı oje
Siyah fileli çorap
ve
Etek

Ama bu üçü bayanlara çok yakışıyor.

Çok hoş bir yazıydı.Severek ve sıkılmadan okudum.Sevgilerimle...
iris dedi ki…
:) teşekkür ederim damdaki adam :)
oldukça benzeşiyoruz o zaman :)
damdaki adam dedi ki…
Gününüz kutlu olsun bu arada affedin lütfen unuttum..İyi geceler.
absalom dedi ki…
hahhaaaaaa
prenses ben hiç kırmızı oceli,file çoraplı erkek fatma görmedim.
sen gördün mü?
seni seni.
:)))

yalnız kırmızı oce dedin ya...
ah ahhh
diyorum sadece.
hatta bi daha ah diyorum.
ahh

:)))
Ben hayatta etek giymem :P
Hava sartlariyla ilgisi yok file de giymem ahahaha
iris dedi ki…
damdaki adam
teşekkür ederim efenim :)

dereotundannefreteden adamcıım
sen pantolonla iyisin bence, etekten uzak dur :D ayhh bir an seni file çorapla düşündüm de ahahahahah

absalomcumm
okula giderken file çorap giymiyorum elbette :)) ama ben öyle bir erkek fatma biliyorum; her aynaya baktığımda görüyorum :D
ne çok ahhlamışsın sen öyle kırmızı ojeyle ilgili :))
Aaa bana bacaklarin cirkin dediiiii
Ulen varya hele bi evlen sen, ben o salonda ne yapcagimi cok iyi biliyom ahahahaaha
iris dedi ki…
bacakların çirkin demedim arkadaşım, kılların file çorabın delikleri arasından fışkırdığını düşündüm de :D
huuuu huuu :D ürkütme beni :D

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah