Ana içeriğe atla

değil




Çocuk...
Sil yüzünden tüm yalanlarını bu şehrin.
Topla kalbini cadde cadde, sokak sokak...
Kazı ayak izlerini birer birer gri kaldırımlarından...
Bakma yüzlerine hiç...
Görme onları...
Çocuk bu kez ağlama...
Bu kez git.


seni dinledim... canım yanmadı değil... ağlamadım değil... unuttum değil... alıştım değil... ama zorundaydım... gittim... toplayamadım kalbimi, saçıldığım yerlerden... bıraktım, oldukları gibi... ezildikleri yerlerde, olanca gurursuzluğuyla sevgimin... gittim, seni dinledim...

Gölgeni, ismini sil yavaş yavaş...
Giderken bu kentten tükür yüzüne yalnızlığının...
Kalbini, kendini sök yavaş yavaş...
Giderken bu kentten sakın ağlama sus...


seni dinledim... sustum... belki bir ölüm sessizliğiydi gömüldüğüm... belki dilimi; belki sesimi kaybettim... belki harflerini unuttum (s)özümün... tükürmedim yüzüne yalnızlığımın, alıştım... s/döküldüm, gittim...

Unut!
Ne yaptı sana!
Unut!
Ne söyledi!
Unut!
Ne varsa vazgeçtiğin...


unutmadım... unutamadım... öldürmekten korktum...

Yüzünde korkularla...
İçinde çığlıklarla...
Kalbinde simsiyahlar…
Nereye gidiyorsun?


yüzümde korkularla, içimde, dışımda çığlıklarla, kalbimde, tenimde siyahlarla gittim... bilmediğim her yerdeydim...

Hep bu şarkılarla...
Kıymetsiz dualarla...
Utanmaz bir yağmurla…
Nereye gidiyorsun?


kıymetsiz dualarımla, utanmaz, dinmez yağmurlarımla, gurursuz sevdamla gittim... bilmediğin her yerdeydim...

Yolları, duvarları geç yavaş yavaş...
Giderken bu kentten bir piç gibi bırak yalnızlığını...
Ve o siyah saçlarını kes yavaş yavaş...
Giderken, terk ederken savur yüzüne yalnızlığının...


yolları, duvarları, kend/timi geçtim... yalnızlığımı yanımda götürdüm giderken, kendimi bıraktım piç gibi... sen ardımdan bakmazken, ben "kestim kara saçlarımı -n'olacak şimdi-"

Ve unut ne yaptı sana!
Unut neler anlattı!
Unut ne varsa vazgeçtiğin!


unutmadım... unutamadım... öldürmekten korktum...

Yüzünde korkularla...
İçinde çığlıklarla...
Kalbinde simsiyahlar…
Nereye gidiyorsun?


yüzümde korkularla, içimde, dışımda çığlıklarla, kalbimde, tenimde siyahlarla gittim... bilmediğim her yerdeydim...

Hep bu şarkılarla...
Kıymetsiz dualarla...
Utanmaz bir yağmurla…
Nereye gidiyorsun?


kıymetsiz dualarımla, utanmaz, dinmez yağmurlarımla, gurursuz sevdamla gittim... bilmediğin her yerdeydim...

Bu sahte baharlarla,
Kıymetsiz dualarla...
Utanmaz bir yağmurla…
Yine mi gidiyorsun?


sahte baharlarımla, dökülmüş tomurcuklarımla, kırağı yemiş bahçemle, kıymetsiz, inançsız dualarımla, dinmeyen utanmaz yağmurlarımla gittim... gitmek istemediğim her yerdeydim...

Çocuk...
Her vedanın ardında bir bekleyeni vardır kimsenin bilmediği...
Ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı...
Çevir gökyüzüne başını...
Bakma arkana!
Daha sert basa basa, daha güçlü!
Anlat bu kara şehrin yollarına ak adımlarınla!
Gitmek yenilmek değil kazanmak da!
Gitmek gitmektir işte...
Hepsi bu.


seni dinledim... canım yanmadı değil... ağlamadım değil... unuttum değil... alıştım değil... ama zorundaydım... gittim... bakmadım arkama...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah