Ana içeriğe atla
türk mitolojisi ve inanışlarında ağaç çok önemli bir yer kaplamaktadır. ağaçtan türeme inanışı görüldüğü gibi, ağaçla ilgili değişik inanışlarda görülmektektedir. örneğin, samanlar ağacı gökyüzüne ulaşmak için bir merdiven gibi kullanmaktaydılar. gençler şaman olabilmek için ağaç dikerlerdi ve şaman öldükten sonra ağaçları da yok edilirdi. (ayrıca "bir dikili ağacın olsun." dileğinin kökenin buradan geldiği düşünülmektedir.)

yakut mitolojisine göre, gökteki edebi şamanın kapısına diktiği ağacın dalları arasında tanrının çocukları himaye görürdü. ruhlar kuş biçimini almış olarak bu ağacın dalları arasında uçuşurlardı. inanışa göre bir insan doğunca burdan bir kuş uçarak, o insana can verirdi.

sibirya topluluklarından teleütler ve hakaslarda, her ailenin, insanın ruhlarının kuş biçiminde yaşadığı bir ağacın olduğuna inanılmaktaydı. ayrıca inanışlarına göre bir kadının vücuduna kuşlar girdiğinde kadın hamile kalıyor ve çocuğu dünyaya getiriyordu. çocuk bir yaşından önce ölürse ruhu ağaca geri dönüyor ve yeniden doğmayı bekliyordu. bu yüzden ölen çocukların omuzlarına kanat dikilip tabutlara konuluyor ve ağaca asılıyordu.

yakutlar ayrıca yeraltındaki köklerinin altından, köpüklü bir sarı sıvı halinde güç veren bir suyun fışkırdığını kabul ettikleri, gövdesi dünyanın merkezinde yer alan ve dalları gökyüzüne ulaşan bir dünya ve hayat agacina inanmaktaydılar. hayat ağacıyla ilgili inanışlar türklerde islamiyetin kabulünden sonra -özellikle ilk yıllarında- da devam etmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah