Ana içeriğe atla

7 maddede ben ki"mim"?


sevgili nurdan beni mimlemiş efenim... konumuz; "7 maddede kimim ben?".

* sanat'a aşığım... etkinlikleri kaçırmamaya çalışırım.
* kavga etmektense susmayı tercih ediyorum. ne zaman ki sinir harbi biter, o zaman konuşurum.
* hayatıma kolay kolay "yeni" kimseyi sokmam, eğer hayatıma girmişse de kolay kolay vazgeçmem o kişiden.
* "ölüm"den korkmuyorum. ama eğer çocuğum olmadan, o sevgiyi tadamadan ölürsem gözüm açık giderim.
* çok fazla teşekkür ederim.
* çocukları çok seviyorum, en güzel yardımın, imkanı olmayan bir çocuğu okutmak olduğuna inanıyorum.
* yaşadığım her şey bakışlarıma ve sesime yansır, hiç gizleyemem.

mim'i yazmak değil de, dağıtması bana pek bi zor geliyor... bu nedenle de tek tek isim belirtmeden, dileyen, kendisini anlatmak isteyen sahiplensin diyorum :)

Yorumlar

Evren - Sahne dedi ki…
ilk 6 madde çok iyi.
UykusuZ dedi ki…
1- iyi bi adamsın :))
2- senden iyi dost olur
3- unutmuşsun ben yazayım başımın üstünde yerin olsun
"hayvanları çok severim"
iris dedi ki…
sevdim bu maddeleri :) çok teşekkür ederim :)
o 3. madde var ya, o eski yazılarımda baya bir geçiyor, hatta tam emin olmamakla bilmekle "ben, kendim" serisinin neredeyse hepsinde bununla ilgili bir madde var :)
Desperate Housewife dedi ki…
karılıksız der ki:

arkadaş olsak iyi iki arkadaş olacakmışız hissi var içimde. hı hı evet öyleymiş meğersem!
iris dedi ki…
çok teşekkür ederim karılıksızcığım :))
ben de öyle düşünmekteyim ;))
absalom dedi ki…
1-sanant sanat için midir?
sorarım sana carmen.

2-susmak konusunda farklıyız...susmayı deniyorum aslında ama.yakında başarıciğim işallah.

3-ebet vazgeçme :))

4-her kelimeye imza atıyorum.

5-teşekkür demek hahahaaa.
bana hiç teşekkür ettiğini görmedim beni sevmiyo musun :P

6-aa yine çocuklar...
aa yine her kelimeye imza attım.
aa.

7-bu kötü bişi deil kıymetli carmen...poker face tiplerden gına geldi.
bişey olmamış yokmuş üzülmemiş kırılmamış sevinmemiş gibi yapa yapa suratımız botokslu oldu hepimizin.

varsın göstersin bakışların ve sesin herşeyi...
bu nadide bişey artık.
utanınca kızaran yanaklar gibi.

şahane bi pazar olsun o zamanda :)))

yippuuuuuu
iris dedi ki…
vronskycim çok zor bi soruyla başlamışsın ama olmaz ki :)) kesin sınırları olan birisi değilim, "sanatçı"ya kalmış :)) ama açıkçası buram buram mesaj kaygısı kokanı da, yaratıcısı dışında kimsenin duygularını harekete geçirmeyenini de sevmiyorum, tercih etmiyorum...

susmak güzeldir, hem pişmanlığı azaltır, hem farkındalık sağlar ;)

tühh, o kadar da gizlemeye çalıştım ama seni sevmediğimi :P:P

biraz gizleyebilmek güzel olurdu, herkes her şeyi yüzümden, sesimden okuyamasın di mi ama :))

ben de şahane bi pazar dilerim ki :))

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah