ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...
Yorumlar
neler taşıdı bu omuzlar cümle nekine.
"hep ben mi taşıyacağım ağırlığınca yükü omuzlarımda
hep benim sahnelerimde mi oynayacak aktörler
yapma tanrım...
bana sevincin azını ver razıyım amma
kederin ölçüsünü isterim..."
ay çok severim ben bunu.
tanrıyla pazarlık.
:))
ayy absalomcuum sen şimdi peri mi oldun kiii :))
bu arada güzelmiş cidden pazarlık :D
hatta hiç yok :)))
ama itinayla cümle taşırım.
ehehehe.
önce aranan periyi bulduğumuzu diyosunuz, sonra yan çiziyosunuz :P
neysee absalomcumm, cümle taşımanız bilee yeter :))
otur bir kıyı'ya
ve seyre dal devranı
bakma ;
sadece dinle....
kıyı fikri güzel cidden... uzun zamandır yapmadığım bir şey... evet, yapmak lazım :)