Ana içeriğe atla

yağmurla dans



yine siyah beyaz bir filmden kaçtım bugün... şehre hafifçe yağmur yağıyordu. sokaklar ıslanmıştı, soğuk hava içime işleyemeden ısınıp dışarı çıkıyordu. yürüdüm uzun uzun, önce şemsiyemi açmadım, ıslandı saçlarım... kıvrıldı iyice... ürperdim sonra... şapkamı taktım, siyah şemsiyemi açtım... hızlandım, kocaman adımlar atmaya başladım...

mutluydum... karanlık da değildi üstelik hava... kulaklarımda o şarkı, zihnimde frank sinatra'nın yağmurla dansı... sonra bir an yer değiştik, elimde şemsiye, gökten boşanan yağmur ve yağmur altında sırıksıklam olmuş dans eden, mutlu bir beden; ben...

Yorumlar

Fısıltı dedi ki…
Yağmur ve sırıksıklam olmuş mutlu bir sen ...
ikinizede günaydınlar...:)
Dans için davet beklerdim ama :(
iris dedi ki…
günaydın efenim :)
aşkolsun, davet beklemenize gerek yok ki, ne zaman isterseniz eşlik edebilirsiniz bana ve dansıma :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...