Ana içeriğe atla

paratoner II


geçtiğimiz temmuz... çeşmedeyiz... denize giriyoruz... bir ses duydum, döndüğümde küçük bir kız, parmağını bana sallıyor... "anne olmadan önce oje de sürülmez, dövme de yapılmaz." diyor. ben kilitlendim kaldım, gülsem mi napsam bilemedim. mythemis hemen yardımıma yetişti, "sen nereden biliyorsun onun anne olmadığını?" dedi... kız mytemis'e kötü kötü bakarken, anında -bir kocakarı edasıyla, elleri belinde- (daha 5-6 yaşlarında bu arada!)"nerede kocası, çocuğu hııı, hani" diyince, "onları evde bıraktım, arkadaşlarımla geldim" diyiverdim... zilli ikna oldu, sustu ki, o sıra da mythemis "küçük kızlar böyle her şeye karışmazlar" dedi... ve işte asıl bomba o sırada patladı, kız mythemis'e dönüp, "sen sus oradan çilli!" diye bağırdı... mythemis'in gülen yüzü öyle çabuk üzgün surata dönüştü ki ben zaten o sırada dumura uğramıştım... te allam büyüğü küçüğü neden her arıza bizi buluyor?!

2009 temmuz... bodrumda teoman konserindeyiz... söylemesi ayıp, en öndeyiz... arkamızda kızlı erkekli bir grup... yaş ortalaması büyük ama, 35'li yaşlarındalar minimum... daha konser başlamamış, bir baktık bunlar "lorkeee lorkeeee lorkeeee lorkeeee hanımeeyy lorrkeeee" diye böğürerek halay çekiyorlar... garip garip baktık haliylen, teoman konserindesin, lorkee ne alaka? neyse ama sabrettik, valla bak... ama az sonra ikinci bomba geldi... bir baktık, bunlar börek, çörek, zeytinyağlı sarmayla gelmişler! bir izzet-i ikram ki sormayın gitsin! lan dedik, hamama gelmişler sanki ya da piknik alanına! güldük geçtik... sonra üçüncü bomba da geldi... bu gruptan hayvanın birisi dibimize girdi, zaten içmiş haylice, elinde hala kutu birası, bir yandan da böğürüyor! "paaapattyammm, paaapaattyaam, teoooo, adamımsııın" diye bağırıyor... yine bir sabır çektik (ki bu kadar sabırlı olmayız aslında, ama hadi dedik tatsızlık çıkmasın...) ama beyinsiz yine rahat durmadı, yine girdi dibimize, bizim yavrukuşa çarptı, üzerine tükürük saçtı falan, bu defa dayanamadık... hemen gruptan bi kız geldi, "merak etmeyin, zararsızdır, ısırmaz" dedi... şimdi arkadaşı herifi it yerine koymuş, biz mi acıycaz? "ısırıp ısırmaması mühim değil, tasmasını bağlayıp yanınızda tutarsanız iyi olacak" dedik... abla çekti yaratığı dibimizden... ama yine bir paratonerlik görevimizi daha ifa etmiş olduk... o değil de yan tarafta da ablalar teomana bakıp kedi gibi yalanıyordu, hem onlar, hem bu yaratık yüzünden konsantre olamadık! ne biliim belki biz de salya akıtacaktık :P

kardeşimi görmeye izmit'e gittik... ama ilk kez gidiyoruz, tamamen yabancıyız... kime sorsak bizi yanlış yönlendiriyor. neyse birisi bir yere kadar doğru yönlendirdi... orada da marketten çıkmış bi teyze bulduk, "ahaaa" dedik, "bu teyze burada oturuyor, kesin bilir." teyze tarif ediyor ama, sağ sol kavramlarına pek bir yabancı, hiç kullanmıyor. sürekli kollarına vuruyor yol tarif etmek için, kadın bi yol tarif etti, kollar pancara döndü... "öhööm öhööm yine bir arıza" dedik ve geçtik, ama neyse ki evi bulduk... sonra dönüş yolunda farklı bir yoldan gitmemiz icap etti, bu defa da bir amcaya soralım dedik... amca bize önünü dönünce ne görelim?! hüsmen dayı gibi bir şey! az daha zayıfı sadece, hafif çakırkeyif, elinde kocaman bir vakfıkebir ekmeği, durmaksızın ekmeği kemiriyor... püskürecektik, ayıp olmasın diye tuttuk kendimizi... ama amca bizi çok zorladı... önce "kime geldiniz siz bakiim" diye sordu... bi birbirimize baktık, "tee allam" dedik, "herif sanki muhtar!" bu soruyu atlattık, amca bize yol tarif ediyor, dedi ki; "aşağıyaa gideceksiniz dümdüz, ama dikkat edin, orada bir daire var, sakın daireye girmeyin" bu defa dayanamadım, amcanın suratına doğru püskürdüm :D daire ne be :D bildiğin göbekten bahsediyor, ama öyle bir bahsediyor ki :D elinde koca ekmek, ağzı burnu kırıntı içinde, gözler kayıyor ve "daireye girmeyin" diyor... napim dayanamadım, püskürmek içimde var :D

Yorumlar

Eliza Doolittle dedi ki…
Ilk oykudeki mincos tam Murathan Mungan'in pek leziz romani Yuksek Topuklar'indan Tugde'ymis, cekilmez.
Son hikayedeki teyzenin pancar kollarina puskurdum ben de :)
iris dedi ki…
:D cidden çekilmez, allah anasına babasına sabır versin, tam bir cadı :))
ahh aslında o kolları görebilmenizi, kollarına vurdukça bileziklerinden çıkan şıngırtıyı da duyabilmenizi isterdim :D
absalom dedi ki…
carmen ben bu byümüş te küçülmüş şımarık ukela bebeleri sevemiyorum ya.

ki çocuklarla aram iyidir.
ki bu konuda feci sıkıntılıyımdır.

çocuk çocuk gibi olsun abi...
masum yaramaz haylaz...

gerçek çocuk gibi :)
iris dedi ki…
vronskyciim aynen ben de (hatta biz de diyeyim) sevemedim maalesef, hele o zaman mythemis'i de zor tuttum, kıza su altında nefes talimi yaptıracaktı :D
absalom dedi ki…
paratonerlik konusunda şahanesin iris valla :)

büyük konuşmayı sevmem hiç sevmedim...
lakin bazı konularda büyük konuşuyorum konuşacağım...

yetiştirme meselesi...
bu konuda büyük konuşurum.

fi tarihinde bi sitenin havuzundaydık...
elektrikler kesilince bişiler oluyomuş anlamadımdı görevli kibarca ikaz etti herkesi.
herkes çıktı havuzdan.

çocuk havuzunda bi tane bebe,
benim babam paşa bilio musun sen çıkmıyorum dedi.
10 yaşında felan ya bacaksız.
konuştuğu adam 40 lı yaşlarında.

gözümün önünde iris:))
aldım paşa babasına teslim ediverdim küçük ukelayı donundan tutuarak.

bu konu uzar hahahaaaaaa.

filmi pofuduk terlikleri keyfi bozmayım ben.

:))))
iris dedi ki…
:D teşekkür ederim bence de şahane yetenekliyim bu konuda :D

paşa baba hee :D ayyy ifrit valla, sinir olmakta haklıyız bence :D

hiçbir keyfi bozmadınız vronskyciiim :)) hem bugün cuma, pofuduk terliklerim ve ben, bir de mythemis gayet mutlu ve keyifliyiz efem :))
absalom dedi ki…
hahaahaaaaa.
piki o zaman da...

çilli mythemis e hörmetler :)))

kuran çarpsın kıskandım film modunu.
film açarım kolay ama pofuduk terlik yok carmen:(
yarın almazsam ben otuz kırk tane bana da absalom demesinler.
hıh.

:)))

dipnöt,
yalnız pofuduk terlik mi dicem alırkene bilemedim şimdi hahahaa
yok yok onun bi adı vardır.
iris dedi ki…
mythemis de sana hörmetlerini sunuyor efem :))

kıskanma yafuu :D bu defa pofuduk terliksiz olsun, bi dahakine pofuduklarını da giyersin :)

bu arada bi adı var mıdır bilmem de, pofuduk terlik işte :)) şöylşe heyvanlı felan oluyo yaa, onlardan işte :D

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah