Ana içeriğe atla

paratoner


babam her zaman söyler, "kızım çok çekicisin; manyakları çekmekte üzerine insan tanımam" diye... haklı da, ama eksiği var. tek başımayken paratonerim de, üçlüyken bu özelliğimiz katlanıyor... a acayip oluyoruz. şöyle ki;

günlerden bir gün zeytinburnu tarafına gitmemiz icap etti. yoldan çevirdiğimiz bir taksiye bindik. adam belli manyaktı da, cevheri henüz tam fark edememiştik. şöfercağzımız kendi kendine konuşuyor, her arabanın onu takip ettiğinden, geçmeye çalıştığından dem vuruyordu. biz ses etmedik. sonra bizlere sorular sormaya başladı, tırstık ve ayrıca yolda zikzaklar çiziyordu desem abartmış olmam... baktık ki olmayacak ön koltukta oturan mythemis'i dürttük, geleceğimiz yere varmadan, "müsait bir yerde inelim." dedik... şöfercağız durdu, sağ kolunu yan koltuğun arkasına yasladı, üçümüzü de görecek şekilde bir bakış fırlattıktan sonra; "kızlar çok şanslısınız, malkoçoğlu'nun torununun taksisine bindiniz." dedi... arabadan nasıl indiğimizi bilemedik ve indiğimiz yerde dağıldık...

yine, günlerden bir gün taksideyiz. orta yaşlarının sonunda bir amca... durup dururken bize döndü ve; "ben bu işi zevk için yapıyorum. benim asıl mesleğim söz yazarlığı... ebru gündeş'e, ibrahim tatlıses'e, muazzez ersoy'a şarkılarını ben veriyorum" diyip, başladı şiir okumaya... ama yok böyle okumak! dur durak dinlemedi, aralıksız, yol boyunca şiir okudu.

bozcaada'ya gittik... şöyle 5-6 gün kafa dinleyeceğiz, henüz sezon da açılmamış... "ohh" dedik, "rahat ederiz." neyse efenim, denize giderken bir dedeyle tanıştık. bir paşa dede hem de... dedecik allem etti, kallem etti telefonlarımızı aldı... "amaan" dedik, "dede işte." ama sonra o dede, telefonda adımıza yazılmış şiirler okumaya başladı :D çok pis göte geldik! paşa dede dedik bağrımıza bastık, adam kendini 18'lik sanıyor çıktı!

geçtiğimiz temmuz... çeşmedeyiz... asansör bekliyoruz.. gündüz saat 15.00 civarı... hemen asansörün sol yanındaki odadan şöyle bir ses duyduk: "bas gazaa kocaacııım bass gazaa, kim tutar senii bass gazaa." kısa süreli bir dumur halinden sonra asansörden vazgeçip merdivenden aşağıya gülerek koşmaya başladık :D bu insanlar cinsellikten soğutur yemin ederim :D fantaziye bak :D

aslında daha bir dünya var da, şimdilik bu kadar acayip anı yeter sana bilokcum... nasılsa serde paratonerlik var oldukça bu acayip anılar da bitmez, tükenmez...

(yazılanların hepsi gerçektir... hepsi şahsen bizzat kendim ve en yakın arkideşlerim tarafından yaşanmıştır.)

Yorumlar

Griffith dedi ki…
dedelerden uzak durun.çok tehlikeliler.benden söylemesi.:]

("bas gaza kocacım" güzelmiş:)
iris dedi ki…
:D sütten ağzımız yandı, yoğurdu füfleyerek yiyoruz efem, dedelerden de kaçıyoruz :D

"bas gaza" mevzuu güzel, bir de duysaydın, asıl o zaman tam şenlikti :D
mythemis dedi ki…
ya aslında bizim dede zararsız valla ayrıca hayatımızda bize ilk şiir yazıp övgü dolu söler söyleyen bir istanbul beyefendisi ama kafa bulanmış biraz. bu arada gülcemal"i bugun TV de gördum şiir okuyodu şehit cenazesinde
yagmurzerresi2 dedi ki…
okurken eğlendim teşekkurederım
farklı üslubunuz var takipteyim
sevgiler
iris dedi ki…
mythemiscim kaçmak için baya uğraşmıştık ama, hatırlıyorsun di mi :D vay bee, azimli gördüm kendisini :D

yağmurzerresi2
çok teşekkür ederim :)
sevgiler :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

şimdi, biliyorum

"bu sabah yağmur var istanbul'da", ben pencerenin ardına saklanmış sokağı izlemekte ve içimdeki tekir kırgın kırgın bakmakta yüzüme... bugün anılardan başka hiçbir şeyim yok... elimdeki "aşk" dolu kupadan yudumlayarak yağmuru izliyorum... ve bekliyorum sanki, hiç gel(e)meyecek birini... oysa gelse şimdi, aniden çalınsa kapı, kapıyı açtığımda karşımda o olsa... bir an bakışsak, sonra hiç vakit kaybetmeden sarılsak... ayrılmasak... "geçmiş"in ve "gelecek"in olmadığı sonsuz bir "şimdi" içinde... bugün yağmur var istanbul'da... rüzgâr, o hiç gel(e)meyecek olandan şarkılar fısıldarken, ben cumbada eski bir istanbul hanımefendisi suretinde beklemekte... ve dışarıda hüzün var bugün, bu gece, bitmemecesine... o burada... gelse de, gelmese de... yüreğimdeki tekir kıpırdanıyor, tatlı mırıltılar içimde... biliyorum benimle ve o bilmese de; tar/lihim ellerinde...

aynılarından istiyorum :)

bunların ikisini de istiyorum! çok tatlılar, çok! kedinin o kızgın bakışları, kızın o muzur ifadesi... lütfen, bana da... süphaneke dinimiz amin!

Müziğin Gücüne İnananlar İçin

" Doğa için çal !" demişken bunun " Playing For Change " in Türkiye ayağı olduğunu söylemeyi unutmuşum... Farklı kültürler, farklı ülkeler, çoğunlukla ünlü olmayan müzisyenler, müziğin büyüsü ve gücü... Ve sonucunda da tüm gelirin çeşitli yardım faaliyetlerinde kullanılması... merak edenler için; stand by me one love don't worry izulu bring it on home chanda mama war no more trouble a change is gonna come fannie mae god bless america mystery train pemba laka dileyenler http://www.playingforchange.com/ adresinden ulaşabilirler...