Ana içeriğe atla

keşke...

"keşke" demek kadar kötü bir şey yok herhalde hayatta... yapsaydım, yapmasaydım, deseydim, demeseydim, gitseydim, gitmeseydim, alsaydım, almasaydım, kızsaydım, kızmasaydım vs.......

ama yine de; kimseyi üzmemek, kırmamak mümkün olabilseydi keşke...

Yorumlar

casaubon dedi ki…
keşke'ler olmasa pişmanlık da olmaz. doğruyu (eğer varsa tabi) bulmamıza bir parça da olsa yardımcı olan öğelerdir keşke'ler.
iris dedi ki…
çoğunlukla dediğin gibi "doğru"yu bulmamıza yardımcı olsalar da "keşke"ler, benimkiler onlardan değiller...

ben daha çok "doğru" ve "mantıklı"yı (kendimce tabii) tercih edip, ardından "yanlış"ı da yaşamış olmaya özlem duyarsam tadıyorum "keşke"leri... aynı o sözdeki gibi;

"pişmanlığım yaşadıklarımdan değil, yaşamadıklarımdandır."
casaubon dedi ki…
"yaşamadıklarımdandır" mı "yaşayamadıklarımdandır" mı

oradaki -ya eki o kadar önemli ki. hangisine "keşke" diyorsun?
iris dedi ki…
ikisi de diyelim; "yaşamadıklarım" ve "yaşayamadıklarım"... ki "yaşamadıklarım"ın tüm mesuliyeti üzerimdedir, haliyle "keşke"leri de uzunca bir kolye gibi boynumda her daim.
casaubon dedi ki…
O kolyeden hepimizde var iris. Ama kimine çok yakışıyor, kimine yakışmıyor.

yaşamadıklarımızla ilgili "keşke"ler biraz kendimize kızgınlık yaşatırken,

yaşayamadıklarımız da ise bu "keşke"ler biraz gıpta ve kıskançlık dozunda oluyor galiba.
iris dedi ki…
aynen dediğin gibi casaubon, yaşamadıklarımız kızgınlık; yaşayamadıklarımız gıpta ve kıskançlık dozunda beliriyor...

yine de daha cesur, daha umursamaz olmayı, daha az "keşke" diyebilmeyi isterdim :)

bu arada, değerli yorumlarım için çok teşekkür ederim casaubon...
casaubon dedi ki…
Bu şu demek di mi? "bu kadar yorum yeter" :-)

rica ederim iris. zevkti benim için...
iris dedi ki…
elbette "bu kadar yorum yeter" demek istemedim :) benim için de zevkti...

sadece hazır aklımdayken, teşekkür etmek istedim :)
casaubon dedi ki…
Şakaydı sevgili iris. Şakaydı. :-)

(Bu arada iris ne güzel bir isimdir.)
iris dedi ki…
biliyorum :)şaka olduğunu yani :)

teşekkür ederim :) birçok anlamı olsa da, eski yunancadaki "gökkuşağı" anlamı için kullandım... ayrıca yunan mitolojisinde hem tanrıların habercisidir, hem de gökkuşağı tanrıçasıdır...

tamam, farkındayım, çok konuştum, ve sustum :)
casaubon dedi ki…
:-)

"çok yazdım ve bıraktım tuşlara dokunmayı" olacaktı herhalde. :)

ne kadar kanıksamışız bilgisayarlarla yaşamayı.

değil mi...?
iris dedi ki…
hıı hıım, aynen öyle :)

lakin bu da bir nevi konuşmak değil mi?
casaubon dedi ki…
hıı hıım, aynen öyle :)

lakin artık yazmayı konuşmak kadar gerçekçi buluyoruz.

değil mi?

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah