Ana içeriğe atla

avaz


gökyüzü ve yeryüzü anlaşmış gibi griye bürünürken ben üşüyordum...
ve ruhumda bir ayaz, avaz avaz bağırıyordu.
fırtına gelmek üzereydi
ki bilmeliydim, bu sessizlik hayra alamet değildi.
sağanak sormadan başlamıştı,
ne yapacağımı bilmezken
ellerim geçmişimle
dilim şimdimle bağlı,
ve içim bir afet yerini andırırken
tenimi bir sunak üzerine uzanmış gördüm;
sanki kurban edilmeye alışmış...
suskun,
kararlı
ve hüznüne yenilmiş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

((: herkese iyi bayramlar :))