Ana içeriğe atla

profesyonel


Bir çalışma odasında bir adam... Bir daktilo, kitaplar, deri koltuk vs. Tıkır tıkır daktilo sesiyle başlayıp, aynı o ses gibi akıcı devam ediyor... Bittiğinde; oyunun tadı damağınızda kalmış, düşüncelere dalmış halde çıkıyorsunuz dışarıya...

İnce ve yerinde bir toplumsal, politik eleştiri, başarılı bir komedi... Ama kara komedi, acı acı gülümsüyorsunuz çünkü...

Oyunculuklar ise muhteşem... Bülent Emin Yarar ve Yetkin Dikinciler oynamıyorlar zaten, yaşıyorlar ve yaşatıyorlar... Her şey o kadar gerçek ki...

Heee bir de itiraf gelsin; bir ara oyun çıkışında Yetkin Dikinciler'i kaçırmayı düşündüm... Sonra sansasyon yaratmayayım diye vazgeçtim...

Oyunun detaylarına, konusuna her zamanki gibi inmeyeceğim... Merak edenler gidip izlesinler, izlemezlerse çok şey kaçırmış sayılırlar, haberiniz olsun ;)





Yorumlar

absalom dedi ki…
ımmm.
adamımız bu demek.
piki.

hahhaaaa.

temem temem anlaşma anlaşmadır carmen.
sakinim ben.

:)))
iris dedi ki…
:)) hehh ben de dicektim kii anlaşmamızı unutma diyee...
unutmamışsın ama :)
sakin misin? yoksa;
sakin olunuzz efenim, sakin :))
absalom dedi ki…
temem.
geçti
geçti.

yannız ne kolay demi beni sakinleştirmek hahaaaa.

:)))

şahane bi hafta olsun yorgun argın carmen o zmanda :)
iris dedi ki…
yuppiii :))
geçsinn, geçsin :))

sanaa da şahanee bi hafta olsun ki vronskyciim :))
iris dedi ki…
cık cık cık :D

Gülen Çehreli ve Cenap Oğuz oynuyordu ayrıca...

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

aynılarından istiyorum :)

bunların ikisini de istiyorum! çok tatlılar, çok! kedinin o kızgın bakışları, kızın o muzur ifadesi... lütfen, bana da... süphaneke dinimiz amin!