Ana içeriğe atla

coşmuş teyze adayı

efenim, malumunuz bir ara duyurmuştum teyze olacağımı... bebişin gelmesine daha çok var, 22 haziranda doğacak eğer erkenden koşturmazsa...

elimde değil tezcanlı bi insanım -ki annem, babannem falan çok kızarlardı bu huyuma ve onlardan "amaaan buna da koca olsun, bu gece olsun!" lafını duyardım sık sık- neyse işte... dayanamadım, gittim bir sürü şey aldım küçük erkeğime... allam yarebbim ilahi kuvvet(!) -yani kredi kartı ekstresi hayaleti- beni durdurmasaydı dükkanı satın alabilirdim :) ama yapabileceğim bir şey yok çok güzeller... bunlar aldıklarımın minik bir bölümü efem, özellikle hepsinin fotoğrafını eklemiyorum ki, doğuracak olanın ben olduğumu sanmayın :P




küçük cadım da beni özlemiş... durup durup babasına gidip; "halamı özledim ben" diyormuş... ben de onu öyle özledim ki... aynı şehirde olup da, görüşememek bir acayip... ama öyle uzak yerlerde oturuyoruz ki, onlara gittiğimde orada kalmam gerekiyor... eh malum, bana her gün ayrı koşuşturmaca, kaçmak da mümkün değil, bu yüzden kalma gibi bir imkanım olmuyor ne yazık ki...



küçük cadım da caillou'ya pek bir hayran... caillou başlayınca o küçük canavar sakinleşiyor, uysal bir pisiciğe dönüşüyor... ona da caillou'nun çantalı seti vardı onu alacaktım, ama zilli sultan çoktan annesine aldırmış... yeni bir şeyler düşünmem gerek :))

neymiş? teyze, hala vs. olmak zor zanaatmiş di mi bilokcan :P

Yorumlar

UykusuZ dedi ki…
2 tane fethiyede var canavarlar bir tane de burda benim yanımda.
Her akşam inadına zili çalıyorum kapıyı açsın kıçını az kaldırsın hareket etsin diye.
15 yaşında bir dev benimki, üstelik kız. Dün akşam kapıyı açtı boynumu uzattım, öptü şöle bi, mmm "amca ne kadar güzel kokuyorsun" , ne çabuk büyüyo bular yahu
iris dedi ki…
çok tatlı oluyorlar da cidden çok çabuk büyüyorlar ya... daha dün ufacıktı sanki, şimdi bilmediği halt yok, 4 yaşını doldurdu bi konuşmalar, hareketler, bi işve cilve var ki, kime benzedi çözemiyoruz :)

:D ben sinir oluyordum bizimkiler anahtarları olduğu halde zili çalarlarsa :)) seninki bir de ergen, off aşk meşk dertleri başlamıştır kuzunun, o dönem çok yıpratıcı olabiliyor...

bu koku olayı veletlerde ortak galiba :)) bizimkisi de ne zaman dışarda bir yerde benim kokumu alırsa kıyameti koparıp bana telefon ettiriyor :D
absalom dedi ki…
:)))

teyze carmen demek...

kesinlikle katılıyorum zor işler bu işler.
ki kendimden biliorum.
yeğen gideli 3 gün oluyo
yorgunluğu çıkmadı hala.
resmen çöktüm yahu carmen ayak uyduracağım diye :))

biraz daha büyüsünler sen o zaman gör gününü.
iris dedi ki…
:)) biz şimdiden günümüzü görmeye başladık vronskyciim... bu yaz mahvetti beni, ancak o zaman anladım babasının ona neden "milli felaket" dediğini :)) hatun çok feci kurtlu, ama o kadar sevimli ki insan kıyamıyor...

halaa denizee gireliim mi? (bunun diğer versiyonu; halaa saçın niye ıslat? bensiz denize mi girdin yotsa?) halaa gel, resmini yapcam. halaaa dondurmaa alalım mı? halaaa bana da ruşş/ojee sür... halaa çot tomitsin sen (bu hadi gel cıvıyalım demek :D ) "tozpembe" istiyorum ben [birlikte cafeye gidilir, küçük hanım kucağa alınır, cafe sahibine isteğini söyler, şarkı çalınır (biz tabii çok dinlemekten mide bulantısında) zilli oynamaya başlar, bir yandan görevli çocuklara cilvelenir, aradaki 20 küsür yaş farkı bizim zilli için önemli değildir]

ki düşün bunlar sadece her gün birkaç defa tekrarlananlar.. her güne ayrı aksiyon potansiyeliyle uyanıyor bizim cadı...

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah