Ana içeriğe atla

araa araa belkii deee bulursunnn :)))



bu gece kızlar gecesi... bütün kızlar toplandık efem... böyle dediysem hepitopu 3 kişiyiz... ama milli felaket ve paratoner olduğumuzu düşünürseniz, 3 kişiden fazlasına bedel olduğumuzu fark edersiniz...

her şey spontane gelişti aslında... dışardaydık, ani bir kararla eve dönmeye karar verdik. önce pizza söyledik. bir tane karadut şarabımız vardı, onu içtik. o yetmeyince telefon açıp 2 şişe daha karadut şarabı istedik... ama artık bir klasik haline gelen bir şey yaşandı... mythemis bir şişesini kırdı... gerçi mythemis normalde kadeh falan kırardı, bu defa büyük çalıştı... mutfağın cinayet mahalinden farkı kalmamıştı.

duyduğu büyük vicdan azabı sonucunda mythemis 40 yıllık bir temizlikçi edasıyla mutfağa girdi, her yeri kırkladı...

asıl eğlence buradan sonra başladı. poşetin içinde sigarasını bulamayan mythemis tekel bayiini aradı. diyaloğu size aynen aktarıyorum:

telefondaki adam: aloo
mythemis: sizden iki tane şarap istemiştik, hani birini kırdık ya o yüzden yeni bakabildik.. poşetin içinden sigaram çıkmadı, ama bizden 48 lira aldınız.
ta: poşetin içinde tam olarak ne vardı?
m: 2 tane şarap, yanında 2 tane cips, bi de kuruyemiş paketi vardı, o poşetin içinden sigara çıkmadı.
ta: emin misiniz o poşetin içinde olduğuna?
m: yaaa orada sigara da olması lazımdı, çıkmadı.
ta: şimdi o poşeti aç kızım, iyi bak, içinde şarap da var sigara da, iyi bak tamam mı? panik yapma, dikkatli bakarsan bulursun...
m: ???
ta: kızım burası şarapçı değil, sen doğru yeri ara.

durumun vehametini anlayan mythemis adam gevrek kahkahalarını atarken telefonu adamın yüzüne kapadı... biz o sırada gülmekten yere yıkılmıştık...

Yorumlar

iris dedi ki…
:)) daha sarhoş değildi valla :)) bi kadeh içmişti :))
UykusuZ dedi ki…
hem şişeyi kırıo hem de amcamı arıo, bence kafa bi dünya
iris dedi ki…
:)) bizim kafa genellikle bi dünya :P
gerçi kafa güzel olsa bile öyle bi temizlik yaptı ki açılmıştır :D

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...