Ana içeriğe atla

(b)eklenti


beklemek...
gelip gelmeyeceğini bilmeden
ve
bir bilinmeze doğru yola çıkmışken;
sessiz ve derin bir ırmaktan akan
düşlerle konuşurken
acizliğini görerek...
bitmez iç savaşlarla,
bitmeyen hesaplaşmalarla,
yarım kalanlarla
tüme yakınları (b)ekledim;
topladım, çıkardım, böldüm, çarptım.
sonra
(k)ayıp ettim;
bir "aşk" ile bir savaş,
ortada kalan
ulaşamadığım kendimdim...

Yorumlar

absalom dedi ki…
carmen beklemek kelimesini duyunca neden hep aklıma necip fazıl abinin bekleyen şiiri gelir?
hep ama....
Adam dedi ki…
Adam bunu beğendi. :)
iris dedi ki…
vronskyciim
bilmem ki... belki de ilk okuduğunda çok etkilenmişsindir şiirden... ya da sen bekleyensindir :) ayşeyi bekleyen :P

bak şimdi, sen "bekleyen" diyince benim aklıma da "beklenen" geldi... "ne hasta bekler sabahı/ ne taze ölüyü mezar/ ne de şeytan bir günahı/ seni beklediğim kadar"
iris dedi ki…
adam :))
teşekkür ederiim kii :)) bi de :T (burada kendi yok simgesi var, bununla idare ediverin efenim... bunu (:T) görünce anlayınız ki kafamdaki pembe kurdeleyle sırıtıyorum ben :) )
iris dedi ki…
sevgili Eliza
hem utandım, hem sevindim :)) çok teşekkür ederim...
çünkü kendileri ilk şiirimsim :))
absalom dedi ki…
ayşeyi bekleyen demek hahaaaa.
fenasınız diyordum...
hakkaten fenasınız.

şımanak.

:)))
iris dedi ki…
:)) fenasınız diye diye inandıracaksın beni de fena olduğumaa :P

şımanaklık güzel şey :))

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...