dün çok sevdiğim birisini kaybettim. sustum, kimseye söylemedim. kendimle yüzleşmekten çekindim. telefon ettim - en nefret ettiğim şeylerden birisini yapmaya mecburdum - baş sağlığı diledim. karşımdakilerin bunu duymak istemediklerini, defalarca aynı şeyleri duymaktan sıkılmış olduklarını bilerek, yine de söyledim. zira söylecek başka bir şeyim yoktu. telefonda sanki yerleri değiştirmiş gibiydik, ben ağladım, onlar beni teselli etti.
kendimi düşündüm... ölümün acısının ve gidenin yokluğunun sönmeyen bir kor olduğunu... çok küçük bir şeyin hemen o koru tutuşturduğunu... uzun süren durgunluğun ardından anı fırtınasının coştuğunu... yapacak bir şey yok, alışmış görünmekten ve gizli gizli ağlamaktan başka...
"hakça değil bu zamansız ölümler, ama durup isyanımı dinleyecek kimse yok, burada ya da herhangi bir yerde, evrenin insafsız dansı böyle sürüp gitmekte."
kendimi düşündüm... ölümün acısının ve gidenin yokluğunun sönmeyen bir kor olduğunu... çok küçük bir şeyin hemen o koru tutuşturduğunu... uzun süren durgunluğun ardından anı fırtınasının coştuğunu... yapacak bir şey yok, alışmış görünmekten ve gizli gizli ağlamaktan başka...
"hakça değil bu zamansız ölümler, ama durup isyanımı dinleyecek kimse yok, burada ya da herhangi bir yerde, evrenin insafsız dansı böyle sürüp gitmekte."
Yorumlar