İnsan dostlarının gerçek yüzünü monopoly oynarken tanıyormuş... Kardeş bildiğim pek sevgili Karılıksız Karı'nın içinde bir tefeci yaşadığını nereden bilirdim!
Aslında her şey güzel başlamıştı. Soğuk bir kış akşamından kaçarak bir evin sıcaklığına sığınan birkaç arkadaş sadece sohbet etmek ve belki bir şeyler atıştırmak ümidiyle yanıp tutuşuyorlardı...
Ancak içlerinden birinin farklı planları vardı!
Sustu, konuşmadı, diğerlerinin de susmasını bekledi...
Ve işte o meşum anda, yani her zaman olduğu üzere herkesi rahatsız eden o sessizlik anlarından birinde, sanki herkes çok sıkılmış da onlara hayatın en eğlenceli aktivitesini vaat edermiş gibi çıktı ortaya: "Monopoly oynayalım mı daha kutusunu bile açmadım!"
Nereden bilirdik karşımızda kardeş bildiğimiz Karılıksız Karı değil de gözleri dolar işaretiyle ışıldayan ikinci dünya savaşı dönemi tefecilerinden biri var...
Oyun olanca sıradanlığıyla başladı aslında. Paralar bölüştürüldü, sıralamayı belirleyecek zarlar atıldı. Biz Karılıksız Karı'nın "Aaa havaalanı geldi, alıyorum!" ya da "Aaa doğalgaz onu da alayım!" şeklindeki nidalarını oyun gereği sandık. Coşkusunu arkadaşlarıyla oyun oynuyor oluşundan edindiği eğlenceye bağladık... Meğer onun gözü bizim kartondan mütevellit emlaklarımızda, 2. hamur kağıda basılı Monopoly paralarımızdaymış; nerden bilirdik?!
Oyun ilerledikçe ve Karılıksızcığım Monopoly'nin bütün idarelerini zapt etmiş, bütün tersanelerini almış ve oyun tahtasının her bir köşesini bilfiil işgal etmiş bir pozisyona geçince, gözleri yeşil yeşil parlamaya başladı. Biz başta içindeki bitmez tükenmez enerji nedeniyle yeşil dev Hulk'a dönüşüyor sandık ancak ne zaman ki "2 milyonumu verr, verrrr paramı, verrr, verrrrr" nidaları da bu yeşilliğe eklendi, o zaman neyle karşılaştığımızı anladık. Arkadaşımız dolunay görünce kurt adam olan talihsiz insanlar gibi Monopoly görünce yazar kasaya dönüşen bir yapıya sahipti... Tek fark, bu kasadan ödeme yapmak mümkün olmuyor, sadece etraftaki para, tapu, hisse senedi ne bulursa yutuyor ve normal kasaların çıkardığı o güzel çlink sesi yerine bulunduğumuz sıcak yuvayı "Nihahohahoha" şeklinde nidalarla inletiyordu. Evet, sıcak bir yuvadaydık biz, burası, yani bizi kışın keskin soğuğundan koruyan sıcak yuvamız Karılıksız sayesinde Las Vegas'a dönüşmüştü ve "Kasa her zaman kazanır" sözü bir kez daha kendini kanıtlıyordu.
ve Karılıksız oyunun sonunda hepimizin kulaklarına şu uzunca kelimeyi kazıyordu! "paraparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparaparapara"
Yorumlar