Ana içeriğe atla

sevdiklerimden...


fark ettim ki neredeyse ezbere bildiğim "küçük prens"ten ve "küçük kara balık"tan hiç alıntı yapmamışım... önceliği "küçük prens"e veriyorum, "küçük kara balık"ımız da bu sürede denize ulaşmaya çalışsın bakalım... ("küçük kara balık"ı bilmeyenler de buradan okuyabilirler efenim... çocuk kitabıdır, masaldır diyip geçmeyiniz lütfen, iran'ın yasaklı kitapları arasında bulunmakla birlikte 12 eylül döneminde türkiye'de de yasaklanmıştır.)

* "-Koyun... Koyun çalıları yiyorsa çiçekleri de yer değil mi?
-Koyunlar bulabildikleri her şeyi yerler.
-Dikenli çiçekleri de mi?
-Evet dikenli çiçekleri de.
-Öyleyse dikenler... Ne işe yarar ki?.."

* "Kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundayım."

* "...küçük prens, 'İnsanlar nerede?' diye söze başladı. 'Çölde insan çok yalnız hissediyor kendini...'
'İnsanlar arasında da yalnızdır insan.' dedi yılan..."

* "'İnsan ancak evcilleştirirse anlar,'dedi tilki. 'İnsanların artık anlamaya zamanları yok. Dükkanlardan her istediklerini satın alıyorlar. Ama dostluk satılan bir dükkan olmadığı için dostları yok artık. Eğer dost istiyorsan beni evcilleştir.'"

* "'Seni evcilleştirmek için ne yapmalıyım?' diye sordu küçük prens.
'Çok sabırlı olmalısın,' dedi tilki. 'Önce karşıma, şöyle uzağa çimenlerin üstüne oturacaksın. Gözümün ucuyla sana bakacağım, ama bir şey söylemeyeceksin. Sözler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın...'"

* "'Yaşadığın yerdeki insanlar,' dedi küçük prens, 'bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar, ama asıl aradıklarını bulamıyorlar yine de.'
'Bulamıyorlar,' diye yanıtladım.
'Ve aradıklarını tek bir gülde, ya da birazcık suda bulabilirler.'
'Doğru,' dedim.
Küçük prens ekledi:
'Ama gözler kör. Yüreğiyle bakmalı insan...'"

Yorumlar

Met dedi ki…
küçük prens. fırsat bulunda okuyacağım ilk kitaptır, sanırım hala geç değil.
vivre sur le fil dedi ki…
küçük prens için hiçbir zaman geç değil...
benim hala canım sıkıldığında elimi uzattığım ilk kitaptır.

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de