Kayıp. Anmak için sakladığım güzel an(ı)larım kayıp. Beklememek gerekirken, anlarım anılarım olmadan yaşamak gerekirken, benim sakladıklarım, cennetim sandıklarım kayıp. Zaman gelmiş, zaman dokunmuş, zaman değiştirmiş, zaman unutturmuş… Zaman gelmiş; geçip gitmiş. Yarattığı yıkıntıyı fark etmemiş. Benden yıllar önce şair ne doğru demiş:
“Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.”
Eksildim… Bir çıkarma işleminin hep eksilen hanesindeydim, değiş(e)medim. “Eflatunî sevdalar” peşinde uzun yıllar tükettim. Nice boşluklardan geçtim, kendimi özledim, zamana lanet ettim. Zaman için hiçtim, değiştiremedim.
Tamamlayamadığım yanları oldu ömrümün, yazılarım gibi, başlayıp da bitiremediğim işler gibi. Gidemediğim yerler gibi göremediğim anları oldu ömrümün. Zaman geçecek… Biliyorum, yarım kalacak pek çok şey, bitirmeye ne sabrım, ne de ömrüm yetecek. Terekemde yarım kalmış mektuplar, yaşanamamış anılar ve odaya kazınan aynı ses; “bu şarkı yarım kalsın, belki bir gün hayat tamamlar.”
Yorumlar