Ana içeriğe atla

İnziva

Bir süreliğine inzivaya çekilmiş bulunmaktayım. Yine uzaktayım İstanbul'dan. Kafam karmakarışık, içim kafamdan da karışık...

Ama güzel şeyler de var. İstanbul'dan ayrılmadan önce dördüncü dövmemi yaptırmaya başlamam gibi... Tamamlanması için en az iki kere daha gidecek olsam da şimdiden çok sevdim onu ben...

Unutmadan; sevgili müstakbel ortağım monera'ya da o ilginç cumartesi gününü benimle paylaştığı için teşekkürü bir borç bilirim. Her ne kadar, sabahın köründe sıcacık yatağından çıkarken beni anıp, kötü kötü kulaklarımı çınlatmış olsa da bu, gelmiş olduğu gerçeğini değiştirmez. Ayrıca kendisi bugüne bugün paratonerliğime de (ki bu başka bir yazının konusu) yakından şahit olmuş bir kişilik... Hee bu iyi mi bilmem tabii, ona sormak lazım :)

Şimdilik hoşçakalınız efenim... Görüşmek üzere :)

Yorumlar

Monera dedi ki…
Ahaha, emniyet güçleri hala sizi arıyormuş efenim haberiniz olsun. [neden inzivaya çekildi sanıyorsunuz siz? :)) ]
iris dedi ki…
iyi ki aramızda kalsın dedim :P ya demeseymişim, canlı yayına çıkacaktın herhalde :)
Monera dedi ki…
Ahaha, o zaman buradan buyurun :) http://arenom.blogspot.com/2010/09/haftasonu-dovmecisi-ve-kitap-uzerine.html
absalom dedi ki…
nedir?
nooldu?
çok acil öğrenmem gerek :))

inziva nedir yahu carmen.
kızdırma ben atlar gelirim inzivayı felan bozarım valla :)

sen kolay kurtulacağını mı sandın benden?
UykusuZ dedi ki…
dinlen mutlu ol, biz çok daa mutlu oluruz o zaman , yavrucum
iris dedi ki…
@monera
Teşekkür ederim kii :)

@absalom
kaz dağlarının eteklerinde kendi halimde yaşıyorum iştee... hem kim istedi ki senden kurtulmak :)

@uykusuz
Çok iyiyim :) hepimiz mutlu olalımm :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

şimdi, biliyorum

"bu sabah yağmur var istanbul'da", ben pencerenin ardına saklanmış sokağı izlemekte ve içimdeki tekir kırgın kırgın bakmakta yüzüme... bugün anılardan başka hiçbir şeyim yok... elimdeki "aşk" dolu kupadan yudumlayarak yağmuru izliyorum... ve bekliyorum sanki, hiç gel(e)meyecek birini... oysa gelse şimdi, aniden çalınsa kapı, kapıyı açtığımda karşımda o olsa... bir an bakışsak, sonra hiç vakit kaybetmeden sarılsak... ayrılmasak... "geçmiş"in ve "gelecek"in olmadığı sonsuz bir "şimdi" içinde... bugün yağmur var istanbul'da... rüzgâr, o hiç gel(e)meyecek olandan şarkılar fısıldarken, ben cumbada eski bir istanbul hanımefendisi suretinde beklemekte... ve dışarıda hüzün var bugün, bu gece, bitmemecesine... o burada... gelse de, gelmese de... yüreğimdeki tekir kıpırdanıyor, tatlı mırıltılar içimde... biliyorum benimle ve o bilmese de; tar/lihim ellerinde...

aynılarından istiyorum :)

bunların ikisini de istiyorum! çok tatlılar, çok! kedinin o kızgın bakışları, kızın o muzur ifadesi... lütfen, bana da... süphaneke dinimiz amin!