Ana içeriğe atla

en erkekinden ölmüş bir fatma


içimde bir erkek varmış da benim haberim yokmuş! "hani sen erkek fatmaydın?" diyeceksiniz, tamam erkek fatmaydım da fatmaydım sonuçta... bu hastalık "fatma"yı öldürdü, "erkek"i kaldı!

Yorumlar

absalom dedi ki…
:))
geçmiş olsun öretmenim...
çabuk iyileşiniz reca ederim.

ben hala tahayyül edemiyorum efenim şu erkek fatma olayını ama fekat lakin...
siz öle diyosanız.
öle olsun bakalım.

:))
iris dedi ki…
teşekkür ederim absalomcuum :))
iyileşmeye çalışıyorum ama benim veletleri zaptetmek azıcık zor, son derslere doğru yeni ergen erkek çocuklarının sesine dönüyor sesim :D

tahayyül edememeniz normal efem, ama valla billa öyleyim :))
absalom dedi ki…
hahahaa
fena olur hakkaten o ses.

piki carmen inandım inandım.
"valla billa öleyim" demek :)))
iris dedi ki…
:)) çok inandırıcı valla billa derim :P

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...