Ana içeriğe atla

ben, kendim V

iris hakkında gereksiz bilgiler ansiklopedisi, cilt 5
özel basım, resimli cilt

* çocukluğumdan kalma bi tane düzgün fotoğrağım yok... hepsinde ya koltuk, ya salıncak ya da merdiven tepesindeyim... bi de kabul ediyorum hafiften (!) pofudukmuşum... bkz:


* yaşayarak öğrenen tiplerdenim... zamanında elimi dikiş makinasında diktikten sonra, elimi her yere sokmamam gerektiğini öğrendim... ve cidden bir musibet, bin nasihatten iyi geldi... valla bak..

* küçüklüğümde yemekle ve uykuyla ilgili ciddi problemim varmış... uyumak bilmezmişim ve yemekten hiç hoşlanmazmışım... babannesi tarafından büyütülen bir çocuk olarak cidden ona olan borcumu ödeyemem... beni uyuturken uyuyakaldığını ve benim göz kapaklarımın ardına yapışıkmışcasına açık kaldığını belgeleyen bir sürü fotoğrafımız var... ayrıca ciddi manada huysuz olduğumdan kadıncağız bana tek başına yemek yediremiyormuş... annemin işi uzak diye, halam her öğle arasında işten çıkar, bize gelir, babannemle ikisi bir olup bana zorla yemek yedirir, sonra işe dönermiş... hee bir de bana aldıkları yatağı 3 yaşıma kadar kullanmamışım... o zamana kadar annemlerin yatağının üzerine kurulu olan sallanan yatakta uyumuşum... keyfe bak... yatağın sallanması durduğunda bir çığlık, artık aşağıdan hangisinin tekmesi denk gelirse! yatak sallanır, iris susar... sırf eziyetmişim yemin ederim!

* baba tarafındaki tek kız olduğum için doğduğumda 3 tane koç kurban etmişler (valla bana sormadılar, bana sorsalar, tavrım belli; "sakın kesmeyin!" derdim) ve haliyle azcık şımarık büyütüldüm...

* sadece bir kere dayak yedim, ama temiz yedim... hak etmiştim, anneciğimin ellerine sağlık harbiden :))

* atasözleriyle, deyimlerle konuşan bir insanım.. her duruma uygun bir lafım var... bazen ayaklı atasözleri ve deyimler sözlüğü olduğumu iddia edenler bile çıkabiliyor...

* erkeklerle büyümemden mütevellit küfür ve argo yelpazem ziyadesiyle geniştir... bu konuda babama teşekkürü bir borç bilirim, zira hem komik, hem de tam manasıyla yerine giden küfürleri hep kendisinden öğrenmişimdir.... hee diyeceksiniz ki hatun kişinin ağzına küfür yakışmaz... n'apalım şekerler, bu hayatta arada bir savurmak lazım ;)

Yorumlar

absalom dedi ki…
"ve haliyle azcık şımarık büyütüldüm... "

hahahaaa
kesinlikle farkındayım carmen.

dayak konuları feci malzemedir aslında...
ben de çok terlik yedim sevgili validemden...
ama allah var sadece bir kez dövdüler beni.
20 aralık b1980 de başladılar vurmaya...
4 ocak 1981 de bitirdiler...

:))

tarihlerde yanılmış olabilirim ehi.
iris dedi ki…
:)) şanslı bi cocuktum vesselam, hemen her istediğim oldu... ama sonradan bazı zorluklarla karşılaşmadım değil, bana hiç iş falan yaptırmazlardı, her şeyi bir günde öğrendim desem yalan olmaz... (ki o günü de tahmin edersin zaten)

wooww :D vronskyciim tarihler konusunda yanıldığını umuyorum :D

annem daha çok cezalandırma yöntemini kullanırdı :)) en kötüsü de, mesela sokağa çıkartmazdı, kapıya gelen arkadaşlarıma da; "iris dışarı çıkaz, çünkü cezalı" diye ifşa ederdi... çok fenaydı, dövse daha iyiydi :D

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah