Ana içeriğe atla

uçurtmalar...



En sevdiği renk mor olan kadın
En sevdiği kelime "asi"
En sevdiği oyun incitmek beni
Hıncı çocukluktan kalma yara izi

Zamanı, yaralarla ölçen kadın
Geçmişiyle kavgalı
Tanrı’ya sığınan kız çocuğu geceleri
İsyankar gündüzleri

İpleri dolaşmış uçurtmalar misali
Ne beraber uçabildik, boşverip şu dünyayı
Ne gidebildik kendi yolumuza
Rüzgarda savruk, başına buyruk
Senle ben

Kırdığı kalpleri dizmiş ipe
Genede en büyük zararı kendine
Ayak izlerini kuşlar yesin diye
Ekmek kırıntıları bırakıp geride

En sevdiği ses, çocuk sesi
Oysa, anne olmayı istememiş
Yıllar var ki kendi
Hiçbir zaman kök salmamış ki
Sırf bir gün çekip gidebilmek için

İpleri dolaşmış uçurtmalar misali
Ne beraber uçabildik, boşverip şu dünyayı
Ne gidebildik kendi yolumuza
Rüzgarda savruk, başına buyruk
Senle ben

Genede bulup birbirimizi
Aldatma pahasına sevdiklerimizi
Ağlayarak seviştiğim kadın
İpleri dolaşmış uçurtmalar misali

İpleri dolaşmış uçurtmalar misali
Ne beraber uçabildik, boşverip şu dünyayı
Ne gidebildik kendi yolumuza
Rüzgarda savruk, başına buyruk
Senle ben

Kaç gece göğsünde uyuduğum kadın
Hep tek başıma uyandım

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

((: herkese iyi bayramlar :))