Ana içeriğe atla

küfürsüz bir diyalog(!)

bugün çok yakın bir arkadaşımla görüştüm... o da öğretmen ve her görüşmemizde birbirimize okulda başımıza gelen komik, enteresan olayları anlatırız. ama bu seferki pek acayip!

okullarında sürekli küfür eden ve tüm uyarılara rağmen bundan vazgeçmeyen bir ilköğretim öğrencisi varmış. sonunda çocuğun velisini çağırmaya karar verilmiş. neyse işte, diyalog aynen şöyle:

- bilmemne hanım, sizi buraya çağırmamızın sebebi, oğlunuzun sürekli küfür etmesi ve bunun önüne geçemememiz.
- aaa nasıl olur, benim çocuğum hiç küfür etmez ki!
- bilmemne hanım, oğlunuz evde küfür etmiyor olabilir ama okulda sürekli küfür ediyor.
- kesin arkadaşlarından duymuştur, onlardan öğrenmiştir, benim oğlum küfür bilmez, ağzından hiç küfür duymadım. bizim evde hiç küfürlü konuşulmaz... hem hele bir küfür etsin; ağzına sıçarım ben onun!


yavrum benim be! küfür olmayan eve bak!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...