Ana içeriğe atla

(: mim'im :)


sevgili deep tarafından "yaratıcı blog ödülü"ne layık görülmüşüm... içinde bir mim de barındıran bir ödül bu... mim'e geçmeden önce derim ki, deep; tanımadan sevdiklerimden... gerçi belki onun da aklı selim olması da bu hissi kuvvetlendiriyor olabilir :P

şimdi gelelim mim'e; kendi hakkımda 7 ilginç şey yazmalıymışım... ilginç bir insan sayılmam, o nedenle de elde olan malzemeyi kabul edeceksiniz efem :))

1. rüyalarımı hatırlamaktan korkuyorum... çünkü hatırladığım rüyalar genellikle haberci rüyalar oluyorlar ve çok büyük çoğunlukta kötü olayları haber veriyorlar...

2. 13 sayısını çok severim... "uğur" olayına inanmam ama inansaydım 13 kesinlikle uğurlu sayım olurdu...

3. telefonla konuşmayı hiç sevmiyorum... elimde olsa herkesle yüzyüze görüşeceğim.

4. evde beslenebilecek olsa, kesinlikle at, fok ve baykuş beslerdim... ne alaka bilmiyorum ama yapacak bir şey yok :)

5. ışığı çalıntı da olsa ay ışığını çok seviyorum... ve yakamozları... ve denizi...

6. dizi ve tv kültürüm hiç yok... eğer benim izlemem için bir dizi çekilcekse maksimum 4-5 bölüm olmalı...

7. beğendiğim, sevdiğim filmleri, kitapları neredeyse ezberleyecek kadar çok izler ve okurum...

p.s. 7 kişiye bu ödülü vermem gerekiyormuş ama zaten aklımdaki kişiler birçok kere almış bu ödülü :)) bu nedenle ki isim vermiyorum :)) kusuruma bakmayınız ki :))

Yorumlar

damdakiadam dedi ki…
Ay ışığı ve 13 konusunda aynı fikirdeyim.Sevimli geceler..
deep dedi ki…
:):):):):) beğendiğim, sevdiğim filmleri, kitapları neredeyse ezberleyecek kadar çok izler ve okurum...

bende bendeeee :):):):):):)
sevgilerimle...
iris dedi ki…
sevgili damdaki adam
aynı fikirde olmak ne güzel...
size de sevimli geceler :))

deep, sevgili aklı selimim
yuppiiii :)))))
deep dedi ki…
Hep diyorum yine diycem yaşasın deliliğin şanlı tarihi:D:D:D:D GünAyDıNNNNNNNNNNNNNNNN:)
iris dedi ki…
heeee bi de günaydın :)) unuttuum oniii :))
iris dedi ki…
değerli gibi gülesim geldii kıhkıhhkıhh :)))
ben de katılıyorum efem, kesinlikle;
yAşAsIn DeLiLiĞin ŞaNlI tArİhİ (elleri havada kendi etrafında heyecanlı ve mutlu bir şekilde dönen smiley:)) )

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

şimdi, biliyorum

"bu sabah yağmur var istanbul'da", ben pencerenin ardına saklanmış sokağı izlemekte ve içimdeki tekir kırgın kırgın bakmakta yüzüme... bugün anılardan başka hiçbir şeyim yok... elimdeki "aşk" dolu kupadan yudumlayarak yağmuru izliyorum... ve bekliyorum sanki, hiç gel(e)meyecek birini... oysa gelse şimdi, aniden çalınsa kapı, kapıyı açtığımda karşımda o olsa... bir an bakışsak, sonra hiç vakit kaybetmeden sarılsak... ayrılmasak... "geçmiş"in ve "gelecek"in olmadığı sonsuz bir "şimdi" içinde... bugün yağmur var istanbul'da... rüzgâr, o hiç gel(e)meyecek olandan şarkılar fısıldarken, ben cumbada eski bir istanbul hanımefendisi suretinde beklemekte... ve dışarıda hüzün var bugün, bu gece, bitmemecesine... o burada... gelse de, gelmese de... yüreğimdeki tekir kıpırdanıyor, tatlı mırıltılar içimde... biliyorum benimle ve o bilmese de; tar/lihim ellerinde...

aynılarından istiyorum :)

bunların ikisini de istiyorum! çok tatlılar, çok! kedinin o kızgın bakışları, kızın o muzur ifadesi... lütfen, bana da... süphaneke dinimiz amin!