Ana içeriğe atla

anla[(ya)ma]mak

insanoğlu bir tuhaf... herkes "rabbena hep bana" diyor, "sen nasılsın?" diye soran yok... anlayamıyorum, gerizekalıyım herhalde...

gelmedin; aramadın; yapmadın; etmedin...diye sürer gider bu yargı cümleleri... ama sorarlar adama; sen geldin mi; aradın mı; yaptın mı; ettin mi...diye... mesaj atarsın cevap vermezler, ararsın geri dönmezler, çağırırsın gelmezler, sonra... seni terslerler... bazen yıllar önce olan şeyler çıkarılır sandıklardan, yeniden dökülür önüne... sen aş(mış)tık sanırsın, onlar durmaksızın yükselirler önünde...

bilmiyorum... alışamadım... çabalıyorum...

bugünün ve her zamanın şarkısını da youtube'tan vereyim;

http://www.youtube.com/watch?v=m9T0mHr_shI

Ben bu dünyaya bir türlü alışamadım
Bu yüzden insan içine karışamadım
Bana mı sordunuz adımı koyarken
Bir küstüm bir daha barışamadım

Uyumlu faniler bana uyumsuz derler
Delirttiniz beni ey ehven-i şerler
Uzlaşırsam namerdim ateşe verseler
Garanti muhabbetlere yılışamadım

Ha desem olmaz a ha desem olmaz
Birine uysa öbürüne uymaz
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman

Sürüden ayrılanları kurtlar yer
Arkanı sağlama al ey akıllı beşer
Ben çatlarım kurallara uyarsam eğer
Ruhumu şeytanla bölüşemedim

Herkesin münasip bir dayısı var
E insanoğlu bu iyisi, ayısı var
Benim zarar bildiğim elaleme kar
Adamını bulup da uyuşamadım

Ha desem olmaz a ha desem olmaz
Birine uysa öbürüne uymaz
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman

Ben seni de sevmedim adem
Doğruyu duymak istiyorsun madem
Alt tarafı bir elma yedik beraber
Zehir-i zıkkım oldu bize bal badem

Ha desem olmaz a ha desem olmaz
Birine uysa öbürüne uymaz
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...