aslında mim yazmaktan pek hoşlanmasam da, beni tanımadan, özlediğim çok şey olduğunu hisseden ve beni mimleyen sevgili karılıksız karı'ya teşekkür ediyorum... özlediğim o kadar çok şey var ki... ama bir yerden başlamak gerek -ki ben nereden başlayacağımı çok iyi biliyorum- - annemi... kokusunu, sesini, bazen sessizliğini, iş yaparken şarkı söylemesini, evin içindeki ayak sesini, onunla dertleşmeyi, birlikte gezmeyi, ona duyduğum güveni, her yara aldığımda beni iyileştirmesini -yaralarımı saracak olmasının verdiği huzuru- hatta kızmasını bile... aslında her şeyiyle, bir bütün olarak onu... - babamı... aynı evin içinde itişip kakışmayı, birlikte yaramazlık yapmayı, film izlemeyi, inatlaşmayı, içtiği votkadan, şaraptan aşırmayı, ince esprilerini, akşam eve gelişini... - bahçeli eski evimizi... o bahçedeki meyve ağaçlarını, babamın benim için yaptığı ahşap salıncağı -ki koca mahallede salıncağı olan tek çocuk bendim- eski mahallemi, her sıkıştığımda yanına koştuğum "şaaşa"yı,...