Ana içeriğe atla

Kalbimin ve Penceremin Yeni Sahibi

Tanıyanlar bilir, hayvancıkları deli gibi severim.
Gördüğünüz güzel kız kalbimin ve pencerimin yeni sahibi. 
Adı mı? Adı, Minik... 
Henüz 4-5 aylık, siz bakmayın fotoğraflarda öyle büyük göründüğüne...
Öyle uysal ve oyuncu ki... Bazen sadece kendisini sevdirmek için pencereye minik patileriyle vurduğu oluyor. Karnımızın acıktığı zamanlarda yaptığımız şirinlikleri hiç söylemiyorum bile...
Minik kızımı sahiplendirmek için ilan verdim ama büyümüş diye kimse almadı :( Ben maalesef ki eve alamıyorum, çocukluğumdan bu yana çok istediğim halde alerjim izin vermiyor. 
Yine de onun için elimden geleni yapmak istedim. Minik'e yağmurdan ve rüzgardan korunması için evdeki plastik kutudan yuva yaptık. Ama kar yaklaştı... Havalar iyice soğudu. Küçük gecekondumuzu straforla kaplama zamanımız geldi. Bakalım, bugün yarın tamamlarız herhalde...
Aşağıdaki fotoda gecekondusunun içinde Minik görünüyor... Yalanan beyaz ise yeni hayranım :) Kendisi hanım mı, bey mi henüz bilmiyorum...


Sizler de özellikle bu soğuk havalarda küçük dostlarımızın üşümesini istemiyorsanız basit malzemelerle onlara yuva yapabilirsiniz. Video, hem gereken malzemeleri, hem de neler yapmanız gerektiğini anlatıyor. 
Lütfen onları da düşünün... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...