Ana içeriğe atla

sevseydim seni...

bazen kıymetini bilmezsiniz sevenin... sizi sizden iyi bilendir... "arkadaş" dersiniz, "dost" dersiniz bir "sevgili" demezsiniz... üzülür, kırılır, uzaklaşırsınız birbirinizden. ama yine de çıkamazsınız hayatından. özlersiniz birbinizi. zaman geçer, konuşulmadan, görüşülmeden. sonra bir gün bir mail düşer, adresinize... utanacağınız, hayıflanacağınız, ağlayacağınız... "keşke"lerden dizdiğiniz kolyeyi, artık koparamayacağınız...

"Kim bilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil

Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.

(William Butler Yeats)"

her şeyi geçtim, sırf bunun için sevseydim seni...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

aynılarından istiyorum :)

bunların ikisini de istiyorum! çok tatlılar, çok! kedinin o kızgın bakışları, kızın o muzur ifadesi... lütfen, bana da... süphaneke dinimiz amin!