Ana içeriğe atla

bir pasta hikâyesi


ilginç insanlar hep bizim aileyi bulur ya da biz ailecek ilginciz bilmiyorum... babam bir aralar bana manyak paratoneri diyordu, gerçi hala geçerliliğini koruyor, hatta ve hatta çevremdekileri de etkisi altına alıyor... bu çekiciliğimiz (!) sayesinde hemen her günümüz eğlenceli geçiyor...

geleyim günün eğlencesine... gece gece öyle bir güldüm ki... bugün kardeşimin en yakın arkadaşının doğum günüydü... çocuğun yarın sınavı var diye, küçücük sürpriz bir parti organize etmişler. bir arkadaşlarının daha doğum günü olduğu için, pastanın üzerine ikisinin de adını yazdıralım demişler...

pastanedeki adam almış şekerlemeyi, kızın adını doğru yazmış... bizimkiler çocuğun adını "can" dedikleri halde şaşkın satıcı "can"ı "cem" yapmış... bizimkiler atılmış tabii hemen, "abi arkasına doğrusunu yazalım" diye... adam "tamam" demiş, şekerlemenin arkasını çevirip kızın adını yazmış, "can" a sıra gelince çocuklar "can" demişler, harfleri kodlamışlar, ama şaşkoloz adam yine gidip ne yazmış? CAM :D

ne denir bilmem ki :D

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...