dün yine "big fish"i izledim, en sevdiğim filmi... kim bilir kaçıncı defa oldu; bilmiyorum. bildiğim, her defasında farklı bir gözle, farklı hislerle izlediğim. bu defa daha da farklıydı... yaşamımı düşündüm; eksikleri ve fazlaları, girdileri ve çıktılarıyla... tüm hüznü ve sevinciyle... annemi düşündüm, bir gün ansızın hayatımdan çıkışını ve onun yerinin hiçbir şeyle, hiçbir şeyin sevgisiyle doldurulamayacağını... ona ne kadar benzemek istemesem de yine de ona benzeyeceğimi... ama yine de şanslıydım, biliyorum... hep küçük mutluluklarım ama büyük umutlarım vardı... bir de yerini asla terketmeyen hüzün. hayata hep inandım, düşlerle büyüdüm, büyütüldüm. yaşam benim inancıma göre bir masaldı, kitaplardakine ve anlatılanlara benzemeyen. belki her zaman iyiler kazanmıyordu, belki herkes çok güzel ya da çok çirkin değildi, "eh işte"ler de vardı -bakan göze göre güzelleşen-, gerçek manada devler, her dileğini yerine getiren periler, gökkuşağının başlangıç noktasında sana ...