Ana içeriğe atla

Kedi Mektupları - Alıntı


“Gece, belli belirsiz gülümsüyor, insanların bazen ne kadar saf olabileceklerini düşünüyordu. belki de kendilerine bu kadar güvendikleri için bu kadar kolay kandırılabiliyorlar. üstün yaratıklar olduklarına inandıkları için küçümsüyorlar bizleri. küçümsedikçe de, bilmeden güçsüzleşiyorlar aslında.”

“(...) bu da biz kedilerin çelişkisi işte. hem bağımlılıktan nefret ederiz, hem de bağlanırız evlere, insanlara.”

"Ben hep bıraktım. bırakıldıkça bıraktım. hayal meyal hatırlıyorum: babam ölüp bizi bıraktığında, beni kucağına alıp hoplatan, sevdiğim yemekleri hazırlayan, bizim toprakları komşu çiftlikten ayıran dereye düştüğüm zaman azar işitmeyeyim diye, annem görmeden kurutup giydiren dadımı, çocukluğumu bıraktım. annem yeniden evlendiği zaman annemi -belki de bütün kadınları- bıraktım. dindardım. dünyaya baktım, insanların bu kadar acı çekmesine izin veren allah'ı bıraktım. delikanlıydım, ölesiye seviyordum. benim için evini, ailesini bırakmayan sevgilimi ve kemanımı bıraktım. sosyalist oldum, komünist oldum. tek tek insanları değil, insanı kurtarmak için, yeni bir dünya kurmak için okulu bıraktım. evleri, semtleri, kentleri, ülkeleri bıraktım. yılların yıprattığı, ayrılıkların aşındırdığı tüm ilişkileri, eşimi bile bıraktım. bir oğlum oldu benden habersiz. benden habersiz olduğu için tanımadığım oğlumu, bir çocuğun hayal edebileceği en güzel, en büyük oyuncak paketini göndererek bıraktım. sonra tam da dediğin gibi, beni aldatan inancımı, uğruna bütün hayatımı verdiğim düşünceyi bıraktım.bıraktığım hiçbir şeye bir daha geri dönmedim. bir sessizlik oldu. uzak alanlarda, saçak altlarında küçük konserini sürdüren gece çalgıcılarının ezgilerini bir tek arthur duydu. kadının şarap kadehine usulca damlayan son gözyaşının belli belirsiz sesini de…

"Kedilerle insanlar arasında ki en büyük fark; biz kediler hayatımızı yaşarız, oysa insanlar hayatlarıyla dövüşürler..."

“ ‘Bırakamadığım tek şey,' dedi adam, 'bıraktıklarımdan arta kalan zenginlik' ”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...