Ana içeriğe atla

geldim, gidiyorum...

geldim, gidiyorum...

geçtiğimiz gece istanbul'a döndüm... yorgunum, dün de oturmadım, bugün de oturamayacağım, yarın da... şöyle rahat oturmak herhalde ancak pazar günü uçağa kısmet olacak. tatil iyi hoş da, eve dönüldüğünde ki eziyet olmasa.

teyzemin yanına gittim... kaz dağları'nın eteklerinde püfür püfür rüzgar ve deniz eşliğinde keyif halindeydim. lakin bu sene denizde bir sorun vardı, zira soğuk değildi! ben sıcak denizden hoşlanmam kardeşim! bu ne, kaplıca suyu gibi?! deniz dediğin sıcakta ısınmış vücudunu cosslatacak adamın! coss moss yalan oldu tabii, kendimi termale gitmiş gibi hissettim... neyse, yine de deniz denizdir, su sudur diyip geçelim...

12 temmuzda karadut'umun yanına gittim ayvalık'a... yüzdük, sohbet ettik, yedik-içtik ve gezdik... hep birlik cunda adası'na, sarımsaklı'ya gittik, şeytan efendinin ayak izini gördük, sofrasına konuk olduk, hatta ve hatta kendimize kızılderili sevgili bile bulduk :P hatta inanmıyorsanız bakın hıhh! yaaa, şimdi inandınız mı efem? eğer bir aksilik çıkmazsa, beneritom amerika'dayken ben yine gitmeyi düşünüyorum kaz dağları'nın eteklerine, bakalım artık... böyleyken böyle :P

kilo verme gayretlerim hala sürmekte, teyzem benim gibi lezzet düşkünü birinin eskiden 1 günde yediğini şimdi 3-4 günde yemesine alışamadı, ama olsun... kararlıyım, hedeflenilen kiloya düşülecek! hem ne kaldı ki yalnızca 3 kilocuk :)) 58 kiloya düştüm be blog, hayatımın en sağlıklı beslendiğim dönemindeyim :D

pazar günü yine yolcuyum... bu defa kardeşçim de gelecek... babamın yanına gidiyoruz, gerçi ben arada bi çeşmeye kaçacağım, ama sayılmaz o de mi :)

hala günde 1 kitap okumaya devam... adım yeniden kültür mantarına çıktı... yaa, böyle işte... yine görüşürüz ki blogcum...

Yorumlar

karadut dedi ki…
ay süffeeeer :) fotomuz süffer çıkmış kiee :)
iris dedi ki…
:) tabii ki, biz süferiz ki hem, ondan foto da öyle çıkıyo :P

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah