Koştum, durmadan koştum. Yetişebileceğim ne varsa yaşamak, bilmek için. Ama ıskaladım yine bazı şeyleri, mesela hayatın gerçeğini. Salak büyüdüm, inanarak, şaşırarak ve dizginlemeye çalışarak benim önümden koşan hayallerimi. Ortalarda durabilmeyi iste(r)dim; ortalama bir zekâ, ortalama hayaller, ortalama davranışlar; ne bileyim mesela “seviyorum” veya “sevmiyorum” diye keskin sınırlar değil de “Fena değil.” diyebilmek, “eh işte”yi hissedebilmek, “varım” ya da “yokum” değil de “belki”yi de kullanabilmek… “İstiyorum”, “istemiyorum”un, “evet”, “hayır”ın yanında dağarcığıma “olabilir” veya “olmayabilir”i de işleyebilmek… Lakin yok bunlar kendimi bildim bileli… İllâ iki uçta olacak, ortadan var gücüyle kaçacaktım… Kaçtım, başlarda fark etmeden, sonra gerçekten böyle hissettiğimden, öğrenemedim yine politik olabilmeyi, nabza göre şerbet vermeyi… Soğuk durdum ilk başta, yine bildiğimi okudum. Neler demediler ki hoşlanmadıkları için, “cadı” ve “havalı” da oldum, “züppe” ve “doğrucu Davut” da…...