Ana içeriğe atla

Detaylar: Davetiyemiz, nikah şekerlerimiz ve ayakkabılarım :)




Evlenmek zor iş... Hele ki bizim gibi her şeyle siz uğraşıyorsanız. 
Biz hazırlıklarımızı özellikle uzun bir zamana yaydık ki yetiştirebilelim her şeyi. - Davetiyemizi kendimiz tasarlayıp hazırladık. Davetiyede kullanacağımız fotoğraflar kardeşim Görkem ve arkadaşım Taner Ünlü (evlilik fotoğraflarımız da sağolsun, onun eseri) tarafından çekildi. Çok alışılmadık bir şey oldu, tam da istediğimiz gibi :))


Nikah şekerlerimizi biz hazırladık. Kapaklarına eklediğimiz minik ve şirin keçe magnetleri ise http://www.rengimdesign.net/ 'un marifetli sahibesi hazırladı... O kadar güzel oldular ki her gören hepsinden almaya kalkıştı :)) Şimdi her biri konuklarımızın buzdolaplarını süslerken, kavanozlarımız ise bazılarının küpelerini, yüzüklerini, kimilerinin baharatlarını, kimilerinin de kremlerini saklıyor :))


Ayakkabılarımı ise sevgili Sanem hanım tasarladı. "Howl's Moving Castle" isimli Miyazaki animesini çok sevdiğimizden, gelin ayakkabılarımın üzerinde Howl ve Sophie'nin resimlerinin olmasını istedim. Bu konuda Sanem hanım dışında birisine güvenemeyeceğimizi biliyordum. Sonuç, umduğumdan çok daha iyi oldu...

Maşallah her şey çok içimize sindi... Çok güzel oldu. Yapımda emeği geçen herkese defalarca teşekkür ediyoruz :))





Yorumlar

allah bi yastıkta kocatsın :)
iris dedi ki…
amin :) teşekkür ederim :)
kayıp dedi ki…
:) aklı selimim benim Allah yuzunu hep güldürsün umarım :)
iris dedi ki…
:)ablacığım, aklı selimim, amin inşallah :)) Allah hepimizin yüzünü güldürsün inşallah :))

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...